Kanda
yüzmek istiyorum... Ilık, ekşi kokulu, koyu kırmızı bir kan
havuzunda. O kanı, kana kana içmek istiyorum.
Beynim
uyuşmuş, karıncalar kımıldanıyor sanki içinde. Güneş, yüzmek
istediğim havuzun renginde. Eve dönmek istiyorum ama artık evim
yol. Yola çıkmalıyım. Güneşe doğru gitmeliyim, ışığa
doğru, sarıya doğru...
Gerçeği
mi arıyorum? Ya da ben gerçek miyim? Yaşadıklarım gerçek miydi
mesela!? Peki aslında gerçek diye bir şey var mı? Yaşıyor muyum?
Nefes alıyorum...
Gerçekler
basit midir? Zor olanlar gerçek değil midir? Yalanları yaşayıp,
gerçeği mi arıyoruz yoksa? Ya aslında ölene kadar yaşadığımız
bile gerçek değilse!? Bu dünyanın, bir papatyanın poleni
olmadığına beni inandıramazsınız. Ama değil! Maalesef...
Boşa
geçen zaman var mıdır? Zaman aslında hep boşuna geçmiyor mudur?
Boşa geçmemesi için ne yapmalıyız ki!? Yağmurdan sonra çıkan
sıcak ilkbahar güneşinde, ıslak çimlerde, belirsiz bir yöne,
tüm hızımızla alabildiğine koşmak zamanı boşa geçirmek midir
mesela? Veya o soğuk kış güneşinin karşısına oturup, bir
şarkı mırıldansak zamanı doldurabilir miyiz...?
Hala
kanda yüzmek istiyorum. O ılık, pas kokulu kanı, attığım
kulaçlarla köpürtmek, kıpkırmızı havuzun dibine dalmak, içinde
boğulmak istiyorum ve beynimin içinde hala karıncalar var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder