tag:blogger.com,1999:blog-87107293237566825082024-03-04T23:52:28.605-08:00hazretideliefendiDaha dün boktum, bugün hala bokum!mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.comBlogger37125tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-4009350743179012682020-11-30T23:08:00.003-08:002020-11-30T23:08:44.885-08:00Namevcudiyet<p><span style="font-size: 16px;">"Her bir dakikamın elli dokuz saniyesi," diye söylendim sokaklarda, "acıya ya da... acı fikrine vakfedilmiş. Keşke bir taş olabilseydim! "Yürek': Bütün azapların kökeni... Nesneye imreniyorum. maddenin ve donukluğun lütfuna... Küçük bir sineğin gelgiti bana kıyamet bir iş gibi görünüyor. Kendinden çıkmak günah işlemektir. Rüzgâr, havanın çılgınlığı! Müzik, sessizliğin çılgınlığı! Bu dünya hayatın önünde pes ederek <i>hiçliğe</i> karşı kusur işlemiştir. Hareketten ve rüyalarımdan istifa ediyorum. <b>Nâmevcudiyet</b>! Tek zaferim sen olacaksın... Arzu', sözlüklerden ve ruhlardan hepten silinsin! Yarınların baş döndürücü şakası önünde geriliyorum. Ve bazı ümitlerimi hâlâ muhafaza etsem dahi, ümit etme melekemi hepten kaybettim."</span></p><p><span style="font-size: 16px;">Çürümenin Kitabı Emil Michel Cioran</span></p>mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-57553357669851673502020-04-12T10:14:00.000-07:002020-04-12T10:14:52.794-07:00Hep Çok Haklıyım<br />
<div class="MsoNormal">
Seni sefil piç! Seni beceriksiz, beş para etmez orospu
çocuğu! <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bugüne kadar neyi becerebildin ki zaten? Korkak!<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yüreksiz sefil piç. Her şeyden kurtulma şansın vardı, tek
bir adım ve bitti. Tüm bu bok çuvalı insanlar ve bütün her şey. Geride bırakmak
tek bir adıma bakıyordu. Sen ise çirkin, beceriksiz, korkak bir ezik olmayı,
öyle kalmayı seçtin. Kendi kendine bile karşılık veremiyorsun. Ağla,
rezilliğine ağla korkak, rezil piç kurusu. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Defalarca döndün. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Her gün aynı şeyi
düşünüyorsun ama tek bir adımı, tek bir tekmeyi, tek bir mermiyi sıkamıyorsun. Lanet
olsun sana, lanet olsun senin o osuruktan yaşama azmine. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ne var seni bu hayatta
tutan? Seni seven kendisi için seviyor, senin için değil. Tıpkı senin gibi, herkes
gibi. Üç gün ağlar en çok sevenin. Alışır gider sonra yokluğuna. Sen alışmadın
mı? yok artık sevdiklerinden bazıları. Ağlıyor musun her gün yokluklarına?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Çok basitti
kurtulmak, her zaman çok kolay aslında. Narin bir yaratıksın sen. Ama sadece
gösteriş peşindesin. Aynı diğer boklar gibi. Nefretin sahte, öfken sahte,
samimi değilsin, hiçbir zaman olmadın. Iş başa düştüğünde kaçan bir korkaksın,
hep böyle oldun, hep kaçtın. Oysa olabilirdin, kendinin katili ve kurtarabilirdin,
çekip çıkarabilirdin kendini tüm bu sahtelikten, bu bok çukurundan, bu boktan
hayattan sıyrılabilirdin. Ilk kez hayatında bir şeyi gerçekten başarabilirdin. Kahramanı
olabilirdin kendinin. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ama hayır. Sen sefil, zavallı, adi orospu çocuğu, sen bu
hayatın ıstırabını seçtin. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Zevk alıyorsun ıstırap çekmekten. Bir gün, bir kez
ölmektense her gün ölene dek acı çekmeyi
seçtin. Sen hiçbir zaman ölemeyeceksin. Bunu bile hiçbir zaman
başaramayacaksın. Ne yaşamayı, ne sevmeyi, ne de ölmeyi becerebildin. Sen rezil,
zavallı, sefil, iğrenç bir orospu çocuğusun. Tüm bunları suratının ortasına
sövüp sayan kendine bile cevap vermekten acizsin. Gözyaşları sadece, onlar da
çözüm değil, cevap hiç değil. Çözümü hep bir başkasından bekliyorsun, sahtekar
yüreksiz beceriksiz piç kurusu. Şu an akan gözyaşların değil, ılık ve pas
kokulu kanın olmalıydı. Halbuki sen ondan bile korkuyorsun, derinin altından
akan kanından korkuyorsun. Kendinden korkuyorsun, ölümünden korkuyorsun, yaşamaktan
korkuyorsun, tek bir adımdan, son bir tekmeden, tetiği çekmekten, kırmızı
kanından, nefes alamamaktan, artık sevememekten korkuyorsun. Senin ben o bir
türlü söküp atamadığın yaşama azmini sikeyim ulan!<o:p></o:p></div>
<br />mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-36036854901832584662019-12-17T23:58:00.001-08:002019-12-17T23:58:54.331-08:00ÖLÜLER MİS KOKAR<br />
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 36.0pt;">
<span style="mso-ansi-language: TR;">Güneşli bir aralık sabahı, yanımda biri kumral, biri esmer, boylu poslu,
sakallı iki adam. Adamların sırtlarında bir kazma, bir kürek; yokuş aşağı bir
yürüyüş tutturmuşuz, hava ayaz, konuşmadan yürüyoruz. Benim elimde siyah poşet içinde
altı kutu bira, iki paket de sigara var. Günlerden dedemin ölüm yıl dönümü.
Mezarlığa varıyoruz, mezarlığın kapısı buz tutmuş, şöyle bir sallayıp patır
kütür açıyorum. Kapının demir parmaklıklarının arasından kar kütlesi bozulmadan
geçiyor, karın üzerinden bata çıka dedemin mezarının başına kadar gidiyoruz.
Adettendir deyip el açıyorum, hem dedem hem orada yatan huzurlu ölülere belki
bir yararı vardır deyip elham okuyorum. Ellerimi yüzüme götürüyorum, burnum buz
tutmuş, sakalım bıyığım ıslak ıslak. Yanımdakiler başlıyorlar dedemin mezarını
kazmaya, ben de karşıdaki mezar taşının üzerindeki karları elimle aşağı atıp
üzerine oturuyorum. Yanımdaki poşetten bir bira açıyorum, adamlara da birer
kutu bira veriyorum, yanında sigara uzatarak. Belki bu soğukta sıcak bir çay
içmek isterler, şöyle yanında tulum peyniri, sucuklu yumurta, sıcacık ekmek
falan, o biçim bir kahvaltı işte ama elde bira var işte. Toprak buz tutmuş
karın altında, kazma betona vururmuş gibi çınlıyor her seferinde. Yine de
sızlanma yok adamlarda. Adamlara yardım mı etsem diye geçiriyorum içimden sonra
vazgeçiyorum. Çalışmak hayata tutunmak, tutunmaya çabalamak aynı zamanda, boş
veriyorum. Dedem görse mezarının başında bira içip sigara tüttürdüğümü çok
kızardı diye düşünüyorum. Kendisi gençliğinde her akşam bir yetmişlik içermiş,
günde iki paket de samsun sigarası. Kırkından sonra bırakmış, sofu olmuş falan.
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: center; text-indent: 36pt;">
<span style="mso-ansi-language: TR;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 36.0pt;">
<span style="mso-ansi-language: TR;">Kış güneşi solumuzdan sağımıza geçti, dedemin cesedini henüz bulmuş değiliz
ama üstteki donmuş toprağı aştıktan sonra kazma işi gayet hızlandı. Benim
biralar bitti, sigaranın ikinci paketinden de üç dal içtim. Adamlar gık
demediler yemek, içmek diye. Arada sigara verirsem içtiler, susayınca da az yukarıdaki pınara gidip su içtiler. Az sonra kürek bir sertliğe rastladı,
çukurdaki kumral adam durdu. Anladım, kafamı çukurdan içeri uzattım, dedemin
ölü kokusu, bunca yıla rağmen hala taze. Çukura atladım, esmer olan kumrala el
verdi, çıkardı onu çukurdan. Çukurun içi dışarıdan daha sıcak geldi bana.
"Cüzdanımdaki tüm para boş tenekelerin altında, onu da alırsınız, kutuları
da çöpe atarsınız abiler, ben uzanıyorum, gömmeye başlayın” dedim. Yavaştan
kıvrıldım sol yanımın üzerine, ellerimi de kavuşturdum göğsümün üzerine doğru,
adamlar başladı kürek kürek toprak atmaya. Yalnız sanıyorum merhametten hiç
başımın üzerine atmıyorlardı toprağı, toprak ayaklarıma, belime düşüyor, orada
yükseldikçe başıma doğruda yuvarlanıyordu. Kapattım gözlerimi, ritmik kürek
sesleri git gide boğuklaştı. Toprağın altında nefes alamam da panik olur
kalkmaya çalışırım sanmıştım, gayet de nefes alabiliyordum, sonra yavaşça
uykuya daldım. <o:p></o:p></span></div>
<br />mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-33073205871832170762018-08-04T23:18:00.000-07:002019-12-18T00:00:24.426-08:00Özgürlük Öldüben küçükken köydeki evler ahşaptı! bahçelerin duvarları da tahtadandı, istediğimiz bahçeye girer çıkar, köyün en güzel eriği kimin bahçesinde tartışması yapardık. evlerin arasında minik yollar vardı, bir Labirentte dolaşmak gibi gelirdi bana, o yollarda bir kaybolup bir çıkınca. susayınca en yakın Pınara gider su içerdik ağzımızı kurnaya dayayarak. Bütün gün bambaşka rotalardan köyün bir ucundan girip diğer ucundan çıkarak bahçeleri dolaşır, su deposunda hayat evren ve her şey hakkında konuşurduk. Bazı günler köyün gençleriyle takılır, onlara özenirdik. anlattıklarını ağzımız açık dinler, kendimizi de benzer şeyleri yaşarken düşlerdik.<br />
bazen bir evin kapısı açılır, bir teyze bizi çağırıp pınardan su isterdi. ellerimize birer bakır güğüm alıp en yakın Pınara yollanırdık yine. teyze belki yaptığı börekten, belki ufak çikolata ya da şeker, bazen de meyve verirdi. sonra arada bir dedeler çağırırdı yanlarına, bize annelerimizi babalarımızı sorar, yaramazlık yapmayalım falan diye uyarırlardı. Harmanda top oynar, yorulunca bir evin merdivenlerine oturur yaptığımız maçtan, okuldan, akşamki filmden, havadan sudan konuşurduk. akşamları Kaş'a çıkar, abilerimiz ablalarımızla oturur, onların yaktığı ateşin etrafında muhabbetlerini dinlerdik.<br />
<br />
sonra yavaş yavaş ahşap evler yıkıldı, yerlerine betonarme evler yapılmaya başlandı. Harman yeri satıldı, ilk kez tel örgülü bahçesi olmuş oldu köyün. bir bir evlerin arasındaki o küçük yollar kapandı. artık beton evlerin dikenli telli, taştan duvarlı bahçeleri var. köyün bir ucundan diğerine tek bir yol var, o da araba yolu. su deposunun etrafı da dikenli tellerle çevrili. arkasında top bile oynadığımız kaşta artık onlarca ev var. Köy koca bir hapishaneye dönüştü, insanlar kendilerini hapsetti.<br />
<br />
köye gittiğimde <span id="goog_963027967"></span><span id="goog_963027968"></span>mezarlığa iniyorum, özgür yaşamış insanların arasında dolaşıp yosunlu mezar taşlarına dokunuyorum. siz öldünüz, köy öldü, çocukluğum öldü, özgürlük öldü.<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKKN3WTI_qWV59ghYBEiCGA1jm5NyZjk19DUPANeXrIv41Rtd_A9bZoPtbSZnEHDZSEW7VWuQm2h_03vPLmVL8Ok0g23WvYtZMKd0M0MKtW5pFNT1HK_8i5K7ump-aAbgDOuuhcLZvY-g/s1600/IMG_20180201_225004.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="720" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKKN3WTI_qWV59ghYBEiCGA1jm5NyZjk19DUPANeXrIv41Rtd_A9bZoPtbSZnEHDZSEW7VWuQm2h_03vPLmVL8Ok0g23WvYtZMKd0M0MKtW5pFNT1HK_8i5K7ump-aAbgDOuuhcLZvY-g/s320/IMG_20180201_225004.jpg" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">kaş. Bu kayanın greyderle aşağı yuvarlandığını hatırlıyorum. sonra da ev yaptılar zaten</td></tr>
</tbody></table>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-86234464504744132432018-02-10T10:40:00.000-08:002018-02-12T16:06:05.900-08:00DENEY<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Ben denek 2983345. Size deney sürecimi ve hayata dönüşümün serüvenini anlatacağım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Başlangıç.<o:p></o:p></i></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Soğuk ve
sisli bir Kasım gecesi, arkadaşlarımla oturduğumuz kafeden çıkmış, birer ikişer
evlere dağılıyorduk. Evime varmak üzereyken nasıl olduğunu anlayamadığım bir
şekilde saldırıya uğradım ve kendimi Deney’e katılmış olarak buldum.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkntTalLhne1kAKyujUBG0u7ohbzY_RQ0DloqvUeRyI4UGSaPSEiaYcn_TJ9HsFKrmby1vMwMU92gOdZ6j_fCNkEVtoX8Du1xBV4bU4uBQMIYvLJdYKddiTF3Mx2_UeDjrCznT5dFN7mc/s1600/CUSWKSoWoAA4tKN.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="733" data-original-width="550" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkntTalLhne1kAKyujUBG0u7ohbzY_RQ0DloqvUeRyI4UGSaPSEiaYcn_TJ9HsFKrmby1vMwMU92gOdZ6j_fCNkEVtoX8Du1xBV4bU4uBQMIYvLJdYKddiTF3Mx2_UeDjrCznT5dFN7mc/s320/CUSWKSoWoAA4tKN.jpg" width="240" /></a></div>
<o:p></o:p><br />
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">I.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">İlk gün kendimi parlak beyaz bir
ışık altında; geniş, bembeyaz bir odada çırılçıplak yatarken buldum. Önce
öldüğümü ve cesedimin bulunduğu morgu ölmekte olan zihnimin bu şekilde
düşlediği sanrısına kapıldım. Ardından panikle vücudumu inceledim, ellerimle
kendimi yokladım. Vücudum buz gibiydi, bayağı üşümüştüm; çok susamıştım ve aynı
zamanda da çok fena çişim gelmişti. Fiziksel olarak bir zarar görmemiş
gibiydim, odada üzerime örter gibi yapabileceğim ince bir battaniye buldum, onu
omzuma atıp odayı incelemeye koyuldum. Tuvalet olarak kullanılabilecek bölümü
ve hemen yanındaki basit bir banyoyu keşfettim. Odanın köşesinde hem çıkıntı
yapmış hem de duvara gömülü gibilerdi. Battaniyeyi bir kenara bırakıp hemen
çişimi yaptım. Ardından banyoya geçip musluktan su akıp akmadığını kontrol
ettim. Su ılıktı, ellerimi yıkayıp, ıslak ellerimle yüzümü sildim. İstemsizce
titriyordum, su belki de üşüdüğüm için ılık gelmişti, emin değildim. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Odada dar, sade, gösterişsiz, soğuk
bir yatak vardı. Yatağın çapraz karşısında duvarlarla aynı sert süngerimsi
beyaz malzemeyle kaplanmış bir kapı vardı. Kapının hemen önünde, muhtemelen
kapının altından içeriye itilmiş soğuk ve ruhsuz plastik bir kahvaltı tabağı
vardı. Kahvaltıda bir zamanlar sıcak olan bir süt -üzeri kaymak tutmuştu-,
sekiz-on kadar siyah zeytin, beyaz peynir, buz gibi soğuk bir omlet, tereyağı
ve gül reçeli olduğunu düşündüğüm tatlı türünden bir şey vardı. Tabağı alıp
yatağa getirdim, battaniyeye iyice sarmalanıp sert plastik çatalla plastik
tabaklardan soğuk kahvaltıyı didikledim biraz.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFSVm3sfQWeG-cOm9-u2uGYZsOltM3Aysd2BpDaqau10qPQVTARMUNg40TQRsiMHg7WMEfc-hf1s8RhyphenhyphenOWP7UniCjlO22piAFdvnjj5wYTccalTaJA4KcIkrP6GiakBkUlcTDx436GjS8/s1600/evil_dead__commission_fanart_by_danielgrzeszkiewicz-d6l07ue.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="445" data-original-width="300" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFSVm3sfQWeG-cOm9-u2uGYZsOltM3Aysd2BpDaqau10qPQVTARMUNg40TQRsiMHg7WMEfc-hf1s8RhyphenhyphenOWP7UniCjlO22piAFdvnjj5wYTccalTaJA4KcIkrP6GiakBkUlcTDx436GjS8/s400/evil_dead__commission_fanart_by_danielgrzeszkiewicz-d6l07ue.jpg" width="268" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<o:p></o:p><br />
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Kapının hemen sağ yanında odadaki
tüm beyazlığın ortasında simsiyah bir göz gibi, hemen dikkat çeken bir cam/ayna
vardı. Yaklaşık büyük bir defter sayfası kadardı. Sonradan bunun Deney’de
çalışanlarla iletişim kurabileceğim bir ekran olduğunu öğrendim. Kahvaltımı iyi
kötü yaptıktan sonra bir şeyler olur diye boşuna bekledim durdum, hiçbir şey
olmadı. Tavandaki ışıklar yine o korkunç parlaklıklarıyla ışımaya devam
ettiler. Ne öğlen yemeği ne de akşam yemeği gelmedi. Beklenmedik başka hiçbir
hareket de olmadı. Sonsuz, korkunç bir hiçliğin ortasında; düşünmekten,
ağlamaktan, uyumaya çalışmaktan, aşırı umutsuzluktan ve belirsizlikten kafayı
yiyordum. Odada zamanı gösteren hiçbir şey yoktu, zamanın geçip geçmediğini
hissedemiyordum, artık zaman yoktu. Zamandan sıyrılmış olmak beni delirtiyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">İlk iletişim kurulduğunda ne kadar
zamandır </span><span style="font-size: 18.6667px; text-indent: 47.2px;">öylece </span><span style="font-size: 14pt; text-indent: 35.4pt;">hareketsiz yattığım hakkında bir fikrim yoktu. Mekanik bir
kadın sesi odayı doldurdu ve; “Günaydın Denek 2983345” dedi. Bana verilen
ismi/numarayı öğrenmem bu şekilde oldu. Artık Denek 2983345’tim. Tabi aynı
zamanda bir deneyin içerisinde olduğumu da öğrenmiş oldum. Daha sonra kahvaltım
mekanik bir el tarafından kapının altından itilerek bırakıldı. Uzun süren
hareketsizlikten sonra bir şeyler olması içimdeki huzursuzluğu biraz azalttı. Kahvaltı
bu defa sıcaktı, açlığımın etkisiyle hızla silip süpürdüm ne var ne yoksa.
Sonra yine o çıldırtıcı hareketsizlik, hiçlik durumuna geri döndük. Uzun bir
zaman sonra kapı açıldı. Kapının dışı da içerisi gibi bembeyaz ve aşırı
aydınlıktı. İçeriye başında bonesi, gözlerinde koyu renk gözlüğü, ağzının
üzerinde maskesi, üzerinde bembeyaz önlüğü, ayağında terlikleri, boynunda stetoskop
ve elinde beyaz bir çantayla doktor olduğunu zorlanmadan tahmin ettiğim bir
adam girdi. Maskenin ardından sıcak bir “Merhaba” geldi. Karşısında battaniyeye
sarılmış, ne yapacağımı bilemeden, yatakta bağdaş kurmuş otururken
kalakalmıştım. Kendimi nasıl hissettiğimi sordu, minik bir feneri gözlerimin
içine tutarak bir şeyler yaptı. Oda o kadar parlak aydınlatılmıştı ki fenerin ışığı solgun kaldı, gözlerimi hiç rahatsız etmedi. Çantasından çıkardığı bir kâğıda notlar aldı. Tansiyonumu ölçtü, sağ el işaret parmağımdan
kan aldı, bir mezurayla terzi gibi vücudumun ölçülerini aldı ve kâğıda not
etti. Stetoskop ile göğsümü ve sırtımı dinledi, bu sırada aldığı notlara göz
atma fırsatı buldum, okuyabildiklerimden sadece “Denek 2983345” anlamlı geldi. Bunların ardından odaya ilk girdiğinde sorduğu soruyu
tekrarladı, “Kendini nasıl hissediyorsun?” kendimi nasıl hissediyordum, ben de
kendime aynı soruyu sordum ve cevap olarak ağlamaya başladım, konuşamıyordum,
hıçkıra hıçkıra ağlamaya dönüştü ağlayışım, kendimi çok güçsüz ve çaresiz
hissediyordum. Doktor ellerimi tuttu, eldivenlerinin altından ellerinin sıcağını içimde hissettim. Bana güven verdi. Sakinleşmemi bekledi,
sorusunu üçüncü defa yineledi, sesi nedense bu kez daha içten gelmişti. Kendimi
sakinleşmeye zorladım, gözyaşlarıma engel olamıyordum hala, “Korkuyorum,
üşüyorum, çok çaresiz ve umutsuz hissediyorum, buradan çıkmak istiyorum.”
Diyebildim hıçkırıkların arasından veya demeye çalıştım diyelim. Anlaşılır bir
şeyler söyleyebilmiş olmayı umuyordum. “Ağlama! Tüm bunlar bir gün senin için
bir hatıra olacak.” Dedi. “Daha fazla üşümemen için pamuklu pijamalar, temiz iç
çamaşırları getireceğim. Sanırım bu şiddetli ışıkta pek uyuyamamışsındır, kapının
hemen yanındaki kontrol ve iletişim panelini senin için aktif hale getireceğim.
İstediğin zaman bizimle kısıtlı bir iletişim kurabilecek, odanın sıcaklığını
ayarlayabilecek ışığın şiddetini azaltabilecek, banyodaki suyun sıcaklığını
ayarlayabileceksin. Ayrıca odana gönderilecek yemekleri de önceden
seçebileceksin. Deney süresince, deney ile uyumlu olduğun, zorluk çıkarmadığın
sürece burada daha rahat ettiğini göreceksin. Oda içerisinde ve dışarısında
özgürlüklerin artacak, bir gün dışarıdaki hayata bile yeniden dahil olabileceksin.
Fakat deney süresince zorluk çıkarırsan başarısız bir denek olarak burada
belirsiz bir süre kalıp öleceksin.” Diye uzun ve açıklayıcı bir konuşma yaptı.
Bu konuşmayı yapan doktordan beklemeyeceğim şekilde parmaklarıyla gözyaşlarımı
sildi, alnıma maskesinin ardından bir öpücük kondurdu, dışarı çıktı. Doktor
çıktıktan bir süre sonra kapının yanındaki ekran renklendi. Ağlamaktan kızarmış
ve şişmiş gözlerimi ellerimin tersiyle silip sarınmış olduğum battaniyeyi ardımdan
sürükleyerek kapının yanındaki ekranın başına geçtim. Kontrolleri keşfe çıktım,
gayet basit bir kullanımı vardı, kısa sürede alıştım. Kolayca odadaki ışığın
parlaklığını azalttım, loş ışıkta gözlerimin ağrıdığını hissettim. Sonra öğle
yemeğimi seçtim bana sunulan yemekler arasından. O sırada kapının altından bir
paket yollandı içeriye. Paketi açtım; üzerinde minik, siyah beyaz benekli,
pembe memeli inek figürleri olan açık somon rengi bir pijama takımı, pamuklu bir
külot, kalın çoraplar ve karikatürize edilmiş inek kafası şeklinde yumuşak
patik-ayakkabılar vardı. Paketten çıkanları üzerime geçirdim, panelin başına
geri dönüp keşfe devam ettim. Tarih ya da saat bilgisi yoktu fakat “Deney Günü:
2” yazıyordu sağ alt köşede. Oda sıcaklığı 20°C dereceydi, biraz artırdım.
Kontrol ve iletişim panelinde (Kısaca KİP) keşfedecek bir şey kalmayınca gidip yattım, loş ışığın da yardımıyla kolayca uykuya daldım.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjg5aWQ-9qaSw2NheO9_3w7aokUvlbbdWQmUyVVx-OZCnbhMkuGSSvRgUt2OzguPoSTB1vBWygMPzS2vaizKmgRlHlIV1imLNDMBUZgt5PpuwIu_nMQwmB8s-17OMO4pD6WdFZmz33ob4o/s1600/tumblr_ms57lk95zR1rulaxwo1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="625" data-original-width="500" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjg5aWQ-9qaSw2NheO9_3w7aokUvlbbdWQmUyVVx-OZCnbhMkuGSSvRgUt2OzguPoSTB1vBWygMPzS2vaizKmgRlHlIV1imLNDMBUZgt5PpuwIu_nMQwmB8s-17OMO4pD6WdFZmz33ob4o/s320/tumblr_ms57lk95zR1rulaxwo1_500.jpg" width="256" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Ne kadar uyuduğumu bilmiyorum, uyandığımda
oda hala loştu. Tuvalete gidip ilk defa kakamı yaptım, tuvalet kâğıdı
oracıktaydı. Daha önce gayet dikkatli incelememe rağmen o kâğıdın orada olup
olmadığını anımsayamadım. Ben uyurken odaya sessizce birinin girip girmediğini
merak ederek yatağa geri döndüm. Kapının önünde alttan gönderilmiş öğle yemeği
vardı. Uyandığımda orada mıydı yoksa yeni mi gelmişti bilemiyorum. Seçtiğim
öğle yemeği gelmişti, iştahla yedim, umduğ daha lezzetliydi. Diğer
iki kahvaltının artıklarıyla birlikte öğle yemeğinden artanları da odanın bir
köşesine bıraktım, KİP’e gittim, yeniden kurcalarken yeni seçeneklerin,
özelliklerin eklendiğini keşfettim. Talep bölümü, kullanılabilir eşyalar, oda
tanıtım ve yardım, müzik çalar gibi bölümler eklenmişti. Müzik çaların içinde
dinlenebilecek herhangi bir parça yoktu, talep bölümüne girip birkaç albüm
isteğinde bulundum. Ardından oda tanıtım ve yardım bölümünden kaldığım odanın
tanıtım videosunu izledim. Aynı zamanda kurallar da bu bölümde yazıyordu.
Örneğin talep bölümünden her bir deney günü sadece bir talep yapabilecektim. Kahvaltı,
öğle ve akşam yemeklerimi seçebiliyordum ama hiçbir seçim yapmazsam sadece
standart kahvaltı geliyor, öğle ve akşam yemeği gönderilmiyordu. Deney
başarıyla ilerledikçe daha fazla talepte bulunabiliyor, hatta farklı
özelliklerdeki odalara taşınabiliyor, kendi yemeğimi yapabiliyor, elbise
seçebiliyor, odadaki eşya sayısını artırabiliyordum. Bu deneyin hızla sona
ermesi tamamen benim ellerimdeydi. Söylenenler, yani yazılanlar bu şekildeydi.
KİP’le biraz daha haşır neşir olduktan sonra yeniden uyku bastırdı, yatağıma
dönüp uykuya daldım. O gün akşam yemeği seçmediğim için akşam yemeği gelmedi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">II.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTp4x8zTO0fNZMRvv6VGmjqZn0PTKF8t0UdaCTL0zNQpyWmJVWO8xNiU_xBYgoqJcQxsDdj6iYzdofCsNJkcqVQ-nFdAGhovXv_iEi1kL2_zACnJz0R1lZccKPEO6pNiuYp5183q1U3Cw/s1600/http%25253A%25252F%25252Fimagescale.tumblr.com%25252Fimage%25252F1280%25252F9c055528041f79143e8f54f395b2f224%25252Ftumblr_mscsn7sEGy1r3dvg3o1.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1448" data-original-width="1024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTp4x8zTO0fNZMRvv6VGmjqZn0PTKF8t0UdaCTL0zNQpyWmJVWO8xNiU_xBYgoqJcQxsDdj6iYzdofCsNJkcqVQ-nFdAGhovXv_iEi1kL2_zACnJz0R1lZccKPEO6pNiuYp5183q1U3Cw/s320/http%25253A%25252F%25252Fimagescale.tumblr.com%25252Fimage%25252F1280%25252F9c055528041f79143e8f54f395b2f224%25252Ftumblr_mscsn7sEGy1r3dvg3o1.jpg" width="226" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">KİP’ten seçtiğim kahvaltı; iki </span><span style="font-size: 18.6667px; text-indent: 47.2px;">dilim</span><span style="font-size: 14pt; text-indent: 35.4pt;"> kızarmış ekmek, tereyağı, sıcak çay aynı pakette kapının önünde
duruyordu. Kahvaltımı yaptıktan sonra odanın yine aynı köşesine çöpümü
bıraktım. Bir süre sonra yine mekanik kadın sesi doldurdu odayı; bir yazı
masası, kalem ve kağıt bırakılacaktı, deney için bu kağıtlara yazmam,
çizmem falan gerekiyordu, onaylıyor muydum? Onayladım. Biraz sonra kapı açıldı,
maviler giyinmiş, şeffaf bir maske takmış, sert bakışlı bir adam içeri girdi;
önce bir masa, ardından rahatmış gibi görünen bir sandalye, ardından boş
kağıtlar ve içinde rengarenk tükenmez kalemler olan bir kutu getirdi,
getirdiklerini odaya yerleştirdi. Tüm bunları yaptığı süre boyunca kapı ardına
dek açıktı. Zihnimden kaçmayı geçiriyordum fakat diğer bir taraftan da deney
başarılı olduğunda buradan çıkacağım diyordum kendi kendime. Aklımda kendimle
mücadele ederken mavi giysili adamın çalışmasını izliyordum. Mavili adam odadan
çıktıktan sonra KİP’ten öğle ve akşam yemeklerimi seçtim, önceki gün talep
bölümüne yazdığım şekilde müzik çalara parçalar yüklenmişti, müziği başlattım,
ses seviyesini ayarladım, odanın parlaklığını biraz daha artırdım, bugün ne
talep etsem diye düşündüm biraz. Bu sırada masanın başına geçip rengarenk
kalemleri kullanarak resimler yaptım, birkaç çocukluk anımı yazdım,
gördüğüm rüyalardan bahsettim. Tüm bunlar aklıma geldikçe ağladım, kağıtları
gözyaşlarım ıslattı. Umutsuzluğum yeniden arttı, buradan çıkabileceğimi hayal
edemiyordum. Deney süresince başıma daha nelerin geleceği belirsizdi, bu
belirsizlik beni ürkütüyordu. Aniden bağırmaya başladım, sesimin çıktığınca çığlıklar
atıyordum. Kalkıp müziğin sesini en yüksek seviyeye kadar çıkardım; bağırmaya,
ağlamaya, çılgınca dans etmeye başladım. Bu ne kadar sürdü bilmiyorum, bir süre
sonra bitkin yere yığıldım, orada uyuyakaldım.</span><br />
<span style="font-size: 14pt; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Uyandığımda odanın ortasındaydım,
sert zeminde yatmaktan her tarafım tutulmuştu. Kapının altından öğle yemeğim
gönderilmişti, müzik son ses çalmaya devam ediyordu. Bu yüksek ses beynimde
dolaşıyor, kafatasıma çarpıp yankı yapıyor, beynimi zonklatıyordu, KİP’ten
müziği kapattım. Banyoya gidip yüzüme su çarptım, çişim gelmişti, yaptım. Öğle
yemeğimi yazı yazmam için getirdikleri masada yedim. Nasıl göründüğümü merak
etmeye başladım, KİP’ten talep bölümüne girdim ve makyaj malzemeleri ile
makyaj aynası istedim. Akşama kadar yazıp çizmeye devam ettim. Akşam yemeğim geldiğinde
acıkmış olduğumu fark ettim, yine masada yedim. Öğle yemeğinin artıkları hala
masada duruyordu, onlarla birlikte akşam yemeğinden kalanları da masada
bıraktım. Duş almak için banyoya yollandım, sadece sabun vardı yıkanmak için,
talep edilecekler arasına yazdım kafama duş jeli, şampuan ve diğer ıvır zıvırı.
Küçük bir havluyla kurulanıp yeniden pijamalarımı giydim. Havluyu saçlarıma
sarıp KİP’ten ışığın parlaklığını azalttım, oda yeniden loştu. Yatağıma yattım,
uzun bir süre uyuyamadım, dönüp durdum. Bir ara kalkıp KİP’ten ertesi günün
yemek seçimlerini yaptım. Düşünceler, hayaller, korkular arasında ne zaman
uyuya kaldım bilemiyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">III.<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Uyandığımda kapı açık, mavi
elbiseli bir adam beyaz çerçeveli bir aynayı duvara monte ediyordu. Aynanın
altında dar bir makyaj masası vardı, -ki bunu talep etmemiştim, yine de bazı
şeyleri benden daha çok düşünmüşlerdi- Aynanın takıldığı duvarın birkaç adım
ilerisinde kartondan küp şeklinde bir kutu vardı. Adam işini bitirince büyükçe
bir poşete odadaki yemek artıklarını, buruşturulup atılmış kağıtları doldurdu;
bir çantaya ise masanın üzerinde duran yazıp çizerek doldurduğum kağıtları
koydu. Aynı çantadan boş kağıtlar çıkardı ve masaya koydu. Aynı kalemler hala
masanın üstündeydi. Adama seslendim, “Onları neden alıyorsun, o kağıtlara kim
bakacak, kim okuyacak onları?” Adamdan ses çıkmadı, kayıtsızlıkla dışarı çıktı.
Kahvaltı masanın üstündeydi ama kahvaltı yapasım yoktu. Adamın aynanın yanına
bıraktığı karton kutuyu açtım, kutuda istediğimden çok daha fazla ve
çeşitlilikte makyaj malzemesi vardı. Pudralar, allıklar, rimeller, ojeler,
fondötenler, göz ve dudak kalemleri, rujlar, kremler, temizleyiciler… Aynanın karşısına
geçip kendime baktım, hala kendimdim, tanıdığım ben. Aynada bambaşka birini
göreceğimi umuyordum, yıpranmış, çıldırmış gibi görünen, belki de zombi gibi. Sanırım
kendimi kendim gibi görmek, aynada kendimi tanıyabilmek beni biraz rahatlattı.
Yeni oyuncaklarımı deneyerek ayna karşısında saatler geçirdim, en nihayetinde
bunlardan da sıkıldım. Yaptığım tüm makyajı sildim, kalemlerden biriyle
saçlarımı tepede topladım. Buz gibi olmuş kahvaltımı biraz tırtıkladım.
Kahvaltımdan atıştırırken kağıtlara da çiziktirmeye başladım, sonra aklıma
çizgi roman yazmak geldi, çizgi romanla uğraşırken öğle yemeğim geldi, hayli
acıkmıştım, kurt gibi vahşice yemeği mideye indirdim.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEho7MiPlDnjDEKVbasfStXyoQGPfs0f9EvrHtepg0nH00TBT4E__CWrI41mxoTAsYpDEuK09tLLWXT1Kog3J_8Svz3Ky_iOr0CDG89mO4lDuGQPnm5weIiGQBaA3t8ohM0GkrtNDvrCSlQ/s1600/tumblr_mppfoc41xC1r3dvg3o2_r1_1280.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="624" data-original-width="900" height="276" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEho7MiPlDnjDEKVbasfStXyoQGPfs0f9EvrHtepg0nH00TBT4E__CWrI41mxoTAsYpDEuK09tLLWXT1Kog3J_8Svz3Ky_iOr0CDG89mO4lDuGQPnm5weIiGQBaA3t8ohM0GkrtNDvrCSlQ/s400/tumblr_mppfoc41xC1r3dvg3o2_r1_1280.jpg" width="400" /></a></div>
<o:p></o:p><br />
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Yazıp çizmeyle haşır neşir olmaya
devam ediyordum ki odadan yine o mekanik kadın sesi yükselmeye başladı, Deney
Günü 4’te içeri gönderilecek bir başka denekle cinsel ilişkiye girmem
gerektiğini söylüyordu, sonunda da onaylayıp onaylamadığımı sordu. Panik ve
dehşetle “Onaylamıyorum!” dedim. Yeniden umutsuzluğa kapıldım, yatağa girip
ağlamaya başladım, ağlarken uyuya kalmışım. O akşam yemek yemedim, yatağımda
bir uyanık bir uykuda uzun süre yattım. İyice sakinleştiğimde odanın ışığını
kısmak için KİP’e gittim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><br /></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">IV. <o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Kapının önünde hiç seçmediğim
kahvaltım duruyordu. Öğle ve akşam yemeklerimi KİP’ten seçip iletişim bölümüne
girdim. Kahvaltımı yaptıktan sonra deneye dün kaldığım yerden devam edeceğimi
yazdım. Talep bölümünden duj jeli, şampuan, bornoz gibi şeyler istedim. Canım
hiç istemeyerek kahvaltı yaptım. Boş kağıtlara hiç var olmayan hayvan figürleri
çiziyor ya da komik olmayan fıkralar yazıyordum. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Uzunca bir süre bu şekilde oyalandım. Derken
mekanik kadın sesi odayı yeniden doldurdu, dün ilan ettiği şeyi tekrarlıyordu,
tek fark onaylarsam hemen şimdi gönderilecekti diğer denek. Bıkkınlıkla
onayladım, olacak olan olacaktı. Kısa bir süre sonra çırılçıplak, elleri
kelepçeli, ayakları zincirli, uzun boylu, beyaz tenli, sıska bir adam içeri
yollandı. Adamın suratında hiçbir şey ifade etmeyen, plastik kumaş karışımı bir
maske vardı. Adamın eline açılmamış bir prezervatif tutturulmuştu. Adamın etrafında
dolanıp, adamı inceledim. Beni duyduğu ama göremediği hissine kapıldım.
Ellerinden tutup yatağa doğru götürdüm. O büzüşmüş penisini ellerimin arasına alarak
şişirdim ve şişmiş penise adamın elinden aldığım prezervatifi geçirdim. Soyunup
adamı sırt üstü yatağa ittim ve şişmiş penisin üzerine oturdum. Ne acı, ne
zevk; hissiz ve mekanik seks seansı denek adamın boşalması ile son buldu. Tüm
bu zorunlu seks sırasında adamdan tek bir inilti bile çıkmadı. Adamın üzerinden
kalkıp, ellerinden tuttum ve onu da ayağa kaldırdım. Penisinde içi dolu
prezervatif takılı bir halde kapının önüne kadar götürüp onu orda bıraktım.
Adama yerinden kıpırdamamasını söyledim ama anlayıp anlamadığı belli eden bir
hareket ya da ses alamadım. Bir süre sonra kapı açıldı, adam kapının
açılmasıyla sessizce çıktı, gitti; kapı ardından kapandı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCZA99ZwZ1z2RL6x5iMsXRrx5aeAzSLTQ9-UPdrNjc-csAWhVgLagNUk_7qJrRRr3VSGa-xk0vLRo8q-Kc8lFCV0ETp5zRrdb4UAyK6lZgVEK596LNd2z7XdKBcPDxqMJUTR20Rn9IyQg/s1600/image_2.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1000" data-original-width="800" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCZA99ZwZ1z2RL6x5iMsXRrx5aeAzSLTQ9-UPdrNjc-csAWhVgLagNUk_7qJrRRr3VSGa-xk0vLRo8q-Kc8lFCV0ETp5zRrdb4UAyK6lZgVEK596LNd2z7XdKBcPDxqMJUTR20Rn9IyQg/s320/image_2.jpeg" width="256" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Duşa girdim, ılık suyun altında
bağıra çağıra ağladım. Beni başka biriyle cinsel ilişkide bulunmaya zorlamış,
tecavüz etmişlerdi. Kendimi toparlayıp duştan çıktığımda içimde kocaman bir
öfke vardı. Buradan kurtulmak için bir şeyler yapmam gerekiyordu, bunu tüm
varlığımla içimde hissediyordum. Kendimi öldürmek düşüncesi de zihnimde dönüp
duruyordu. Aynanın karşısına geçip ellerimle nemli saçlarımı açmaya başladım.
Bir taraftan da aklımdan kopuk kopuk düşünceler geçiyordu. Öğle yemeği kapının
önündeydi, gidip aldım. Bir köleydim. Bir seks kölesi. Özgür değildim.
Ölemiyordum. Kalbimin taşlaştığını hissettim. Bir robottum. Yemeğimi yedim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><br /></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><br /></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><br /></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Adım Adım Özgürlüğe<o:p></o:p></span></i></b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Ve günler birbiri ardına böyle
geçip gitti. Deneyin amacını bilmeden, hiç gökyüzünü görmeden, esaret altında
ama deneye uyum gösterdikçe ayrıcalıklara ve lükslere sahip olarak. Abur
cuburlar, güzellik kürleri, kürkler, ipek gecelikleri, iç çamaşırları, içkiler,
spor aletleri, ev hayvanları, çiçekler… <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Önce odamı zevkime göre döşemeye
başladım. KİP’ten ne istesem ertesi gün kapının önünde oluyordu. Hatta rahat
seçim yapmam için KİP’e alışveriş katalogları ekleniyordu. Film izliyor, kitap
okuyor; ne yazıp çizdiğimi zerre umursamadan kağıtları dolduruyordum. PMS
günlerim hariç diğer denekle seks yapmaya devam ediyor, hatta bazen onu
göndermiyor ve onunla uyuyordum. İlk tanıştırıldığımız günden sonra sayısız gün
ve defa diğer denekle seks yapmamıza rağmen tek kelime konuşmuyorduk. Konuşma
ihtiyacı duymuyordum, muhtemelen bizi izliyor ve dinliyorlardı, sessizlik bir
nevi isyandı, en azından kendi açımdan. Artık birbirimize alışmıştık ve daha
rahat hareket ediyorduk. Vücutlarımız birbirini tanıyordu, seviştikten sonra dinlenip
yeniden seviştiğimiz çok oluyordu. Birkaç defa koridorlardan geçip ben de onun
odasına gittim. Aynı şekilde gözlerim kapalı, konuşmamı engelleyen bir maskeyle
birlikte. Her zamanki denekle seviştiğimi vücudunun tanıdık kokusundan, o narin
ama keskin hareketlerinden anlıyordum. İlk seferinde O’nun olduğunu anladığımda
hayli rahatlamıştım.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEic1IISuP1JA20BhvUVPfU2jdpyHqSXLlFzjnIadyWl1VR586ifQCa4mjL4zBtgQFLr4WiIHmDZe_oGxF7Ya9kiFpxl6HsJDiJDYY0L-ZSGBui71mFv6QfHX68BY_EIxAedCLFtC9uXZIU/s1600/tumblr_mppfoc41xC1r3dvg3o5_r1_1280.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="670" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEic1IISuP1JA20BhvUVPfU2jdpyHqSXLlFzjnIadyWl1VR586ifQCa4mjL4zBtgQFLr4WiIHmDZe_oGxF7Ya9kiFpxl6HsJDiJDYY0L-ZSGBui71mFv6QfHX68BY_EIxAedCLFtC9uXZIU/s320/tumblr_mppfoc41xC1r3dvg3o5_r1_1280.jpg" width="238" /></a></div>
<o:p></o:p><br />
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Deneyi yapanlar kaprislerimden asla
bıkmıyor, beni bu bembeyaz ve aşırı aydınlık mezarda rahat ettirmeye
çalışıyorlardı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Deney Günü 154 hatırladığım son
deney günüydü. O sabah yine getirilen kahvaltıyı yapmış, KİP’e taleplerimi
yazmış, odamdaki spor aletleriyle biraz çalışıyordum. Yeterince spor yaptığıma
kanaat getirip duşa girdim. Duştan sonra öğle yemeğine kadar kestirmeye karar
verdim, zira spor yormuştu, üzerimde de bir ağırlık vardı sanki.</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigZng_JgC_KARptmi4Nooxj6DIsJ_8fY0Hi_mOdkwuyfj0BlzgoRoP4oOvqMeANH0aowkLwsUT1YswHhvNN0VXBjie_NwxPpqIWpWysAWlqWFeFBqOU8xta3kJy5OAhxw8qJnjGxFb5JA/s1600/tumblr_mpc0ygJZxs1r3dvg3o1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="688" data-original-width="500" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigZng_JgC_KARptmi4Nooxj6DIsJ_8fY0Hi_mOdkwuyfj0BlzgoRoP4oOvqMeANH0aowkLwsUT1YswHhvNN0VXBjie_NwxPpqIWpWysAWlqWFeFBqOU8xta3kJy5OAhxw8qJnjGxFb5JA/s320/tumblr_mpc0ygJZxs1r3dvg3o1_500.jpg" width="232" /></a></div>
<o:p></o:p><br />
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;">Uyandığımda açık ve yıldızlarla dolu
gökyüzünü gördüm. Hava hayli serindi. Önce bunun bir rüya olduğunu düşündüm ama
hareket edemiyordum. Paniğe kapıldım, sesim çıkmıyordu, sadece gözlerim dışarda
olacak şekilde toprağa gömüldüğümü sandım. Sonra ellerimi kurtarabildim, koza
gibi bir şeyin içinde tıkılıp kalmıştım. İçinden tamamen çıkınca bunun bir uyku
tulumu olduğunu idrak ettim. Biraz fazla panik olmuştum, sesim çıkmıyordu çünkü
aylardır konuşmuyordum. Üzerimde kaçırıldığım gece giydiğim kot pantolon ve sweatshirt
vardı. İçinden çıktığım uyku tulumunun hemen yanında çantam vardı, hemen içini
açıp karıştırdım. Telefonumu buldum, kontrol ettim, çalışıyordu ve pili
doluydu. Rehberden babamı buldum, aradım. Polis ve ambulansla birlikte geldi.
Kaçırıldığımdan beri 240 günden fazla geçmişti, koskoca sekiz ay, Ağustos
ayındaydık. Beni kaçıranlar, deneyi yapanlar asla bulunamadı. Kaçırıldıktan iki
kadar sonra babamı arayıp fidye istemişlerdi. Babam hemen polise gidip
bildirmişti, olay kayıp vakasından kaçırılma ve fidye vakasında evirilmişti.
Olayla ilgilenen polisler çoğalmış, ilgi artmıştı. Yine de herhangi bir ipucu
bile bulamamışlardı. Sonunda babam bir umut istenen fidyeyi, istenen şekliyle
fidyecilere ulaştırmış; bana yeniden kavuşmayı çaresizlikle bekliyordu. Babam
fidyeyi verdikten dört gün sonra ben aramıştım. Beni kaçıran
fidyeci-deneycilerin ne aceleleri ne de paraya tam bir ihtiyaçları vardı. Babama
ve polislere yaşadığım tüm her şeyi anlattığımda babamın verdiği fidyenin tüm
anlattığım o eşyalara, kıyafetlere vesaire yetmeyeceğini aşağı yukarı
kafalarında hesap ettiler. Hastanede yapılan sağlık kontrolümde kanımda beni
günlerce uyutacak güçlü kimyasallara rastladılar. Tüm bunları deneyden kurtulduktan
sonra, ne düşüneceğimi bilmediğim, uykusuz gecelerimden birinde yazıyorum. Tüm
bunlar o doktorun söylediği gibi uzak bir hatıra benim için. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 107%; mso-bidi-font-size: 11.0pt;"><span style="mso-tab-count: 4;"> </span></span><span style="font-size: 14pt; text-indent: 35.4pt;"> </span><b style="font-size: 14pt; text-indent: 35.4pt;"><i>~SON~</i></b></div>
<br />mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-25694792132899184642017-12-29T02:15:00.000-08:002017-12-29T02:15:25.601-08:00Zaman Sıçrayıcılığı<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormalCxSpMiddle" style="margin-left: 36.0pt; mso-add-space: auto; mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]-->1-<span style="font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal;">
</span><!--[endif]-->Zaman Sıçrayıcılığı Tarihçesi<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormalCxSpMiddle" style="margin-left: 18.0pt; mso-add-space: auto;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.4pt; text-indent: 17.4pt;">
Zaman
sıçrayıcıları için zaman değişken (değiştirilebilir) bir olgu olduğundan böyle
bir tarihçe yazmaya kalkmak saçmalıktır ve yazılmamıştır, bulunmamaktadır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 35.4pt; text-indent: 17.4pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormalCxSpMiddle" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; mso-add-space: auto; mso-list: l0 level1 lfo1; text-indent: -18.0pt;">
<!--[if !supportLists]-->2-<span style="font-size: 7pt; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal;">
</span><!--[endif]-->Zaman Sıçrayışı Nedir, Nasıl Yapılır?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 34.8pt;">
Zaman sıçrayışı,
sıçrayışı yapan için bulunduğu zaman ve mekândan, paralel bir diğer evrendeki
aynı mekâna, fakat farklı bir zamana yapılan yolculuktur. Bunu zihinsel
gelişimi yeterli olan tüm canlılar yapabilir. İnsanlar için öğrenilebilir bir
meditasyon türü diyebiliriz zaman sıçrayışı için. Zaman sıçrayışı meditasyonu,
meditasyonu yapan zaman sıçrayıcısının tecrübesine, zindeliğine ve diğer çevre
şartlarına göre; bulunulan zamanda yaklaşık altı saat ile kırk sekiz saat
arasında bir sürede gerçekleşir. Meditasyon sonucu maksimum on güneş yılı ileri
veyahut on güneş yılı geriye gidilebilir. Zamanda minimum ileriye gidilebilecek
güvenli sıçrayış, bulunulan tarihten bir hafta sonrası olarak belirlenmiştir.
Daha yakın bir zamana sıçramak istenip meditasyon süresi de sıçramak istenilen
zamanı geçerse ileri yakın zaman paradoksu adı verilen olay gerçekleşir. Kişi
zaman sıçrayışı meditasyonunu zamanda ileri sıçramak amacıyla yapmakta fakat
sıçramak istediği zaman çoktan geride kalmıştır. Böylece zaman sıçrayışı meditasyonundan
asla çıkamaz. Zaman paradoksuna yakalanmıştır. Zamanda geriye doğru sıçrarken
de aynı şekilde dikkatli olunmalı, minimum bir haftalık güvenli süreye
uyulmalıdır. Örneğin yalnızca dün, iki gün önce gibi değişken tarihlere
sıçramaya niyet edilip uzun süren bir meditasyona başlanırsa (meditasyon otuz
altı veya kırk sekiz saat gibi bir süre boyunca devam ederse) sıçranılacak
zamanda yine meditasyonda olunacağından zaman sıçrayıcısı meditasyondan asla
çıkamaz ve geçmiş zaman paradoksu denilen sorun ortaya çıkar. <o:p></o:p></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDy5ub97L9TTaVPggY-M5pyxQrWcJch_T2JxZXbKMWtKAwoRdVAic16gVjI3t7qyc3826IBcVvx6_YZYIBLMhAc7M_3SS3fX1O5otOGf-svZtmDBFI0UAn1G4JBwcPlvqiUK4n7yink2Y/s1600/tumblr_ojdm2ekacq1r3dvg3o1_540.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="660" data-original-width="540" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDy5ub97L9TTaVPggY-M5pyxQrWcJch_T2JxZXbKMWtKAwoRdVAic16gVjI3t7qyc3826IBcVvx6_YZYIBLMhAc7M_3SS3fX1O5otOGf-svZtmDBFI0UAn1G4JBwcPlvqiUK4n7yink2Y/s320/tumblr_ojdm2ekacq1r3dvg3o1_540.png" width="261" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm; text-indent: 34.8pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm;">
Zaman
sıçrayışı yapacak kişi, (zaman sıçrayıcısı) tarihi değiştirirken (zamanda
sıçrarken) var olan sonsuz sayıdaki paralel evrelerden birine sıçramış olacağı
için meditasyona başladığı bedenden de farklı bir bedende bulacaktır kendini.
Yani zamanda sıçrayan biri gezegende meditasyona başladığı aynı noktada,
paralel bir evrende, farklı bir bedene de sıçramış olur. Bir nevi zihnin
yolculuğudur bu. Zaman sıçrayıcısının sıçrayıştan sonra kendini bulduğu beden,
zaman sıçrayıcısının hazırlanması için daima uyku halinde, zinde, çok genç
(çocuk, bebek) ya da çok yaşlı (bunak vs.) olmayan; cinsiyeti, eğitim durumu,
mesleği ve benzeri özellikleri belirsiz, rastgele bir beden olacaktır. Zaman
sıçrayıcısı yaşadığı tüm anları hatırlar (anıları yeni beynine yüklenir),
bulunduğu yeni mekân, zaman ve beden de; yeni bedeninin, zamanının, mekanının
şartları uyku halindeyken eksiksiz ve yanlışsız olarak öğrenilerek tam uyum
sağlanmış olur. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; margin-left: 36.0pt; margin-right: 0cm; margin-top: 0cm;">
<o:p></o:p></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtScmy4tDe8deAbo3OQbh2lqWduaCCgu47NSAgHhsTTUTxEAjWMxsMDoidiC3-2IRTpRqkAdoHV-2D_Ra6Qgz0wj4b8hEV851R7zvHRe3v1X7ossxgxQr3soTokNYvaBEMJrndwszPpLQ/s1600/tumblr_o9k2f7Aimc1qeju05o1_540.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="572" data-original-width="540" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhtScmy4tDe8deAbo3OQbh2lqWduaCCgu47NSAgHhsTTUTxEAjWMxsMDoidiC3-2IRTpRqkAdoHV-2D_Ra6Qgz0wj4b8hEV851R7zvHRe3v1X7ossxgxQr3soTokNYvaBEMJrndwszPpLQ/s320/tumblr_o9k2f7Aimc1qeju05o1_540.jpg" width="302" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 36.0pt; text-indent: 34.8pt;">
<a href="https://www.blogger.com/null" name="_gjdgxs"></a>Zaman sıçrayıcısı da tüm canlılar gibi ölümlüdür. Sıçradığı
tüm zamanlarda, bulunduğu tüm mekanlarda ve yaşadığı tüm bedenlerde beden
sağlığına (kendine) azami dikkati göstermeli, kendini korumalıdır. Zaman
sıçrayıcısı bulunduğu beden ve zamanda ölürse (zihni meditasyon yapamayacak
derecede zayıf düşerse, zihnin bulunduğu beden meditasyonu gerçekleştirecek
enerjiden yoksun kalırsa vs.) zamanda sıçrayış meditasyonunu
gerçekleştiremeyeceğinden zihni söner, bedenle birlikte ölür. Zaman sıçrayıcısı
eğer zamanda sıçrama konusunda ustalaşırsa sayısız beden, paralel evren ve zaman
değiştirerek neredeyse sonsuza dek (zaman sıçrayıcılığı başladığından beri) var
olabilir. Bunu hala sürdürenler olduğu -tam olarak kesin olmamakla birlikte-
tahmin edilmektedir. Fakat zaman da uzaydaki -evrendeki- diğer her şey gibi
sonludur ve bitecektir. İşte bu sebepten dolayı asla sonsuza dek var olan bir
zaman sıçrayıcısı bulunmamaktadır.<o:p></o:p></div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-12826556715587911852016-04-03T09:05:00.000-07:002016-04-03T09:07:31.238-07:00<div align="center" class="MsoNormal" style="text-align: center;">
<b>Kit<span style="color: #990000;">A</span>p & K<span style="color: #990000;">A</span>hve<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: #cc0000;"> “</span><i><span style="color: #cc0000;">Bu işletme bir para kazanma müessesesi
değil, gönül kazanma müessesesidir…!”</span><o:p></o:p></i></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Elime kitabımı, yanıma fotoğraf
makinamı almış; bu masmavi bahar gökyüzünün altında, biraz yürüyüş yapıp çoğunlukla parklarda, çınar ağaçlarının
gölgesinde kitabımı okuyarak günümü güzel geçirmekti niyetim. Oldukça hoş da geçirdim doğrusu, sadece
planladığım gibi olmadı da yolumun üstünde yeni açılmış bir kafede geçirdim
günü.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Kafe demek de ne kadar doğru olur bilemiyorum.
Zira sahibi –ya da kendi deyimiyle sorumlusu- koyu bir <span style="color: #cc0000;">anarşist</span>. Öyle ki bu
dükkanda herhangi bir şeyin fiyatı yok. Canının istediğini, canının istediği
zaman seramik kupalara, ince belli çay bardaklarına, porselen fincanlara
doldurup istediğin kadar içebiliyorsun. Böylesine ucuz -neredeyse bedava- bir
ortamda bardakların plastik/kağıt, kullan-at olmasını bekleyebilirsiniz fakat
<span style="color: #cc0000;">Anarşist</span> Sorumlu bu hareketin insanların tüketim alışkanlıklarını kolaylaştırmak
için bir yol olduğunu iddia ediyor. Kullandığınız tüm araç gereci de yıkamanız,
temizlemeniz sizin sorumluluğunuzda. Tabii ki size servis yapacak bir garson ya
da görevli de yok çünkü <span style="color: #cc0000;">Anarşist</span> Sorumlu insanların insanlara para için kölelik
yapmasına karşı çıkıyor. Bu yüzden istediğiniz her türlü yiyeceği, içeceği
evinizden getirebiliyorsunuz veyahut dükkanın mutfağında hazırlayıp
tüketebiliyorsunuz. Gerçekten kendinizi evinizde hissedebilirsiniz yani. Üstelik
mutfağın duvarında hangi içeceği nasıl hazırlayabileceğinizi gösteren tarifler
de bulunuyor. Yine de her tarifin altında bu yönergelere uymak zorunda
olmadığınız ve kendi içeceğinizi hazırlama yönteminiz konusunda sonuna kadar
özgür olduğunuz belirtiliyor. Dükkandan girerken ya da çıkarken <span style="color: #cc0000;">Anarşist</span> Sorumlunun
kendi icadı elektronik para kumbarasına arzu ettiğiniz miktarı atıyorsunuz,
böylece kumbaranın ekranında görülen “Sürdürülebilirlik için sisteme ödenecek
haraç miktarı”na katkıda bulunmuş oluyorsunuz.
Sorumlu <span style="color: #cc0000;">Anarşist</span>, bankacılık sistemine karşı olduğundan ne kredi kartı
ne de benzeri herhangi bir kart kullanamıyorsunuz. Zaten başta da dediğim gibi
hiçbir şeyin fiyatı da yok. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Raflardaki kitaplar <span style="color: #cc0000;">Anarşist</span>
sorumlunun kaos fikrine uygun olarak, kendi deyimiyle –olmaları gereken yerleri
kendileri seçerek- rastgele dizilmişler. Aradığınız bir kitabı bulmak
istiyorsanız <span style="color: #cc0000;">Anarşist</span> sorumluya sorabilirsiniz, onun size vereceği cevap ise:
“Nerede olması gerekiyorsa oradadır kesin. Zira burada kitaplarımız oldukça
özgür takılmaktalar.” Kitapları dükkanın dışına çıkarmanız, yani evinize
götürmeniz ise yasak çünkü kullanıcıların “Özel mülkiyet alışkanlığından
kurtulmuş olgunlukta olmadıklarını, her şeye sahip olma arzusu taşıdıkları için
yaptıklarının hırsızlık olacağını.” İddia ediyor <span style="color: #cc0000;">Anarşist</span> Sorumlu. Eğer <span style="color: #cc0000;">Anarşist</span> Sorumlu özel mülkiyet
konusunda yeterli olgunlukta olduğunuz
kanaatine varırsa dükkanda okuduğunuz kitabı akşam evinize götürüp devam
edebilirsiniz. Dükkana evinizden kitap getirip bırakabilirsiniz ama. Bu
konudaki sınırlama ise evinizde yer açmak için çöpe atmak istediğiniz kitapları
karton kolilerle falan getirip bırakamıyorsunuz. Gerçekten burada kalmasını ve isteyen
herkesin okumasını istiyorsanız kitapları olmaları gerektiği yerlerine
yerleştiriyorsunuz. Kitapların olmaları
gerektiği yer hakkında tam bir kaide olmadığı için arzu ettiğiniz şekilde
koyabilirsiniz. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Ufak bir tabelası var dükkanın,
yalnızca “Kit<span style="color: #cc0000;">A</span>p & K<span style="color: #cc0000;">A</span>hve” yazıyor, arka plan rengi kara-kızıl, A harfleri
ise büyük, anarşizmi çağrıştırması açısından. <span style="color: #cc0000;">Anarşist</span> Sorumlunun oturduğu
koltuğun arkasında ise üzerinde “K<span style="color: #cc0000;">A</span>R<span style="color: #cc0000;">A</span>-KIZIL” yazan bir Gençlerbirliği atkısı
asılı. “Neden Gençlerbirliği?” diye sorduğunuzda “Bir defa renkleri güzel,
ayrıca başkanı olmasa güzel de kulüp. Öyle şampiyon olmalıyız, çok başarılı
olmalıyız takıntıları yok; oyunu oyun olarak oynuyorlar işte. Taraftarları da “yüce”
bir amaç uğruna değil de sevdikleri için takımın yanındalar.” diyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
Yanımda getirdiğim kitabı kafede
“olması gerektiği yere” bırakıyorum, kafenin sorumlusu <span style="color: #cc0000;">Anarşist</span>’e tüm ilgisi,
samimiyeti ve bu güzel mekan için teşekkür ediyorum. Bu yoz sistemin içerisinde
yaratmış olduğu vahayı keşfetmenin, kapitalizmin çarklarından kıvrak bir bilek
hareketiyle sıyrılan anti-kapitalist bir insanla tanışmanın, keyifli bir gün
geçirmenin heyecanlı yorgunluğuyla akşamın gürültülü mesai çıkış tantanası
arasında, tekrar tekrar geleceğim bu mekandan ayrılıp evime doğru sakince yola
koyuluyorum.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-39933880431331602972016-01-05T03:00:00.000-08:002016-01-05T03:00:12.028-08:00Böyle Olsun İstemezdim Karanlık Benden Mahrum-sun Bebeğim!<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="color: #666666;">Işıklar!</span></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="color: #666666;">Geceyi neden
aydınlatıyorlar!? Ben karanlığı istiyorum!</span></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="color: #666666;">Onun bana
sarılmasını, ona sarılmayı! Görmemeyi ama duymayı ve
hissetmeyi istiyorum!</span></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="color: #666666;">Işığı hissetmek istemiyorum! Gözlerimin
ışıktan acı çekmesini istemiyorum! Gözlerimin karanlıkla huzur
bulmasını istiyorum!</span></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="color: #666666;">Hayır! </span></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<span style="color: #666666;">Uyumak istemiyorum! Sadece karanlık! Derin, soğuk, sonsuz bir karanlık! <b>B</b>enim içinde olduğum ve benim içimde varolan bir karanlık! <b>Karanlık</b>! Ne kadar na-mümkün bir şeysin! <b>Karanlık</b> benim güzel ütopyamsın! Gözlerimi kapadığımda
gerçek olacaksın!</span></div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-62136428557591496032015-12-21T00:00:00.000-08:002015-12-21T00:00:17.506-08:00Pembe Gezegen<div style="margin-bottom: 0cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="color: #c27ba0; font-family: tahoma;">"Ama ama ama... Buna izin veremeyiz, bu galaksimiz için çok büyük bir utanç kaynağı; küçük pembe bir gezegen, üstelik çok da ateşli. Onu, rengini hemen değiştirmesi için sertçe uyaralım, eğer degiştirmezse bunu zorla yaparız. Gerekirse daha ileri gideriz, bu utancı ortadan kaldırmak için ne gerekiyorsa yapmalıyız." Galaksiyi yöneten devasa Karadelik böyle buyurdu sistemleri yönetmesi için gezegenlerin seçtiği yıldızlara. Yıldızlar hemen ikna oldular Pembe Gezegen'in renginin ahlaksızlığına. Ahlak Meteroidlerini Pembe Gezegen'in kendisine bir çeki düzen vermesi için uyarmakla görevlendirdiler.</span><br />
<span style="color: #c27ba0; font-family: tahoma;"><br /></span>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7yRuJ9VBq5EFdmevZ00YmMJEQbvpBaLFuPwNF-_2qJBrMhrumj2oYxBMvhBpC9NE6oD5aIskIiIUrD8c3OMyuu0iJE3xd7P-MPRc6PUPl62ICkC8Y-fhxltDmPLu4QRD5il076yx4dD0/s1600/tumblr_n13z0noEYi1r3dvg3o4_r1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7yRuJ9VBq5EFdmevZ00YmMJEQbvpBaLFuPwNF-_2qJBrMhrumj2oYxBMvhBpC9NE6oD5aIskIiIUrD8c3OMyuu0iJE3xd7P-MPRc6PUPl62ICkC8Y-fhxltDmPLu4QRD5il076yx4dD0/s400/tumblr_n13z0noEYi1r3dvg3o4_r1_500.jpg" width="187" /></a><span style="color: #c27ba0; font-family: tahoma;">İpi kopuk Ahlak Meteroidleri fazlasıyla sert uyardı Pembe Gezegen'i: "Seni gidi düzen düşmanı, seni gidi ahlaksız, seni gidi..." Gözünü korkutmak için bir kaç kez çarptılar Pembe Gezegen'e. "Hemen rengini değiştir siyah ol, siyah yüce Karadelik'imizin en sevdiği renktir; ya da kırmızı yap yıldızlar kırmızıya bayılır; ya da mavi, maviyi herkes kabul eder." Ahlak Meteroidleri gittikten sonra Pembe Gezegen korkuyla bir o yörüngeye bir bu yörüngeye salındı durdu, salınırken zaman zaman üzüntüden, zaman zaman çaresizliğinden ağladı. Sonunda bu galaksiden kaçmaya karar verdi.</span><br />
<span style="color: #c27ba0; font-family: tahoma;"><br /></span>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHvyZ0O43Jo8kWy4QBB4pygVirAVsikiBevGLUgQFlb8sVWFaYAl1lgzIyfm0dYXs-M9W7GcqJ1-TmHr5Wm1k6JC4xajkcuY_KTiGxZOKOnBWuIdq9L_Kyn4RmAG3MJvMg5fanD77ky6A/s1600/tumblr_n13z0noEYi1r3dvg3o7_r1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHvyZ0O43Jo8kWy4QBB4pygVirAVsikiBevGLUgQFlb8sVWFaYAl1lgzIyfm0dYXs-M9W7GcqJ1-TmHr5Wm1k6JC4xajkcuY_KTiGxZOKOnBWuIdq9L_Kyn4RmAG3MJvMg5fanD77ky6A/s400/tumblr_n13z0noEYi1r3dvg3o7_r1_500.jpg" width="160" /></a><span style="color: #c27ba0; font-family: tahoma;">Önce çevresinde döndüğü yıldız sisteminden kaçtı, diğer sistemlere sığınmaya çalıştı. Hiç bir sistem kabul etmedi onu; rengini değiştirmesi için konuşup durdular, galaksiden çıkma yollarını arıyordu ama kimse yardım etmiyordu. Üstelik yıldız sisteminden kaçtığı duyulunca peşine Ahlak Meteroidleri de takılmıştı. "O ahlak düşmanı küçük gezegeni paramparça edin aslanlarım!" diye kükremişti Karadelik yıldızlara. "Utanç kaynağımızı yok edin!" Yıldızlar Ahlak Meteroidlerinin hevesle bekledikleri Pembe Gezegen'in ölüm fermanını imzalamışlardı, Meteroidler hırsla gezegenin peşine düştüler.</span><br />
<span style="color: #c27ba0; font-family: tahoma;"><br /></span>
<span style="color: #c27ba0; font-family: tahoma;">Kaçmaktan bitap düşmüş Pembe Gezegen galaksinin sınırındaki yıldız sistemlerinden birine dinlenmek için sığındı. Orada çok iyi karşıladılar Pembe Gezegen'i; biraz uyuması için boş bir yörünge verdiler. İlk defa bu kadar iyi gezegenlerin barındığı bir yıldız sisteminde bulunmaktan mutlu olan Pembe Gezegen, aylardır hasret kaldığı rahat bir yörüngeyi bulunca hemen uykuya daldı. Ancak iki yüzlü alçak gezegenler Pembe Gezegen uyur uyumaz Ahlak Meteroidlerini çağırdı. Ahlak Meteroidleri Pembe Gezegen'i uyuduğu yörüngesinden alıp yıldız sisteminin tam ortasına, herkes görebilsin diye sistemi yöneten yıldızın yanına getirdiler. Onun pembe atmosferini yırtarak soydular, pembe toprağına defalarca ACIMASIZCA çarptılar. Ağladı, haykırdı, yalvardı Pembe Gezegen, pembe olmak neden kötüydü anlayamıyordu. Vahşeti izleyen diğer gezegenler Meteroidlerin her darbesinde alkış tutuyorlardı. Ahlak Meteroidlerinin şefi bir ıslıkla susturdu alkış tutan gezegenleri. Hızla etrafında dönmeye başladı Pembe Gezegen'in, yeterince hızlanınca tüm kütlesiyle Pembe Gezegen'in can kalbine çarptı, Pembe Gezegen büyük bir acıyla patladı, hızla saçılan on milyarlarca taş parçasına ayrıldı, sonsuz uzay boşluğundaki tüm galaksilere, o galaksilerdeki tüm gezegenlere pembe bir parçasını düşürdü...</span><br />
<br /></div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-25242753943122081742015-12-20T13:14:00.000-08:002015-12-25T13:41:01.213-08:00!obotomi!?<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0.26cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">Üzerinde
ne var!? Öfke? Nefret? Pişmanlık?</span></span></div>
<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0.26cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">Keşke
olmasam diyorsun değil mi?</span></span></div>
<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0.26cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">Böylece
üzerinde hiçbir şey olamazdı! Zaten yok!</span></span></div>
<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0.26cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">Peki
şimdi ne yapacaksın!?</span></span></div>
<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0.26cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">Bu
bir soru, ve aynı zamanda çok büyük bir sorun!</span></span></div>
<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0.26cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">Her
zaman için bir şeyler yapmak zorundasın! Yaşamak dostum bunu
gerektiriyor! Yaşamanın yolu budur! İntihar etmeye çalışmak bile
yaşamaktır! Ta ki ölene kadar!</span></span></div>
<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0.26cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">Ne
yapmayı düşünüyorsun!? Evet biliyorum düşünüyorsun! Ama bu
yetmez! Düşünme! Delieder adamı düşünmek! Yap! Elinden geleni
yap! Canının istediğini, ya da sana söyleneni, ya da aklına
geleni…</span></span></div>
<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0.26cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">Üret!</span></span></div>
<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0.26cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">En
sevmediğin şeyi yap! </span></span></div>
<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0.26cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">İğrendiklerini
bile yap! Yapmadıkların pişmanlık verir çünkü!</span></span></div>
<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0.26cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">Yaptıklarını
tekrar yap! Çünkü yaşamak budur, tekrar etmek! Her gün tekrar
tekrar sıçarsın çünkü yaşadığının kanıtıdır sıçmak!</span></span></div>
<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0.26cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">Sana
yapma denileni de yap ve şimdi git uyu! Çünkü uyumak yaşamdan
çalmaktır, ölüme yaklaşmaktır! Yaşarken ölemezsin, uyurken
aslında yaşamazsın! Uyku ölü zamandır! Şimdi uyu, sadece uyu! </span></span></div>
<div style="line-height: 0.5cm; margin-bottom: 0cm; margin-top: 0.26cm; orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, HelveticaNeue, sans-serif;"><span style="font-size: 10pt;">İyi
uykular bebeğim! NİNNİ!!!!</span></span></div>
<br />
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-31040176879316827392015-12-18T12:00:00.000-08:002015-12-18T12:09:35.840-08:00Dolmuşta Saçmalamalar<div class="MsoNormal">
Kalabalıklar içinde yalnızız ya;
<span style="color: #f4cccc;">yanımızdangeçen</span> binlerce insandan hiçbirini tanımıyoruz, onların <span style="color: #cfe2f3;">gelmişinigeçmişini,</span> şimdisini merak etmiyoruz. Merak etsek bile tüm bunları öğrenmeye vaktimiz yok zaten! İsimlerini bilmiyoruz, hayatlarından geçmiyoruz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg71HHtm3ZtpYI9n39aOxFsguq1OkPpydUlWFn7HBu3Hb0EnhN8H8LdHwfMuKsj0kFZsJJ7T-jEmy42sXI6GLf-ZK4HPORA6P4V5OoUAgTRWw1NglnH25tD5886oUn2nn0z3YbwkGXl5PM/s1600/BtLnv73CAAE5Nuy.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg71HHtm3ZtpYI9n39aOxFsguq1OkPpydUlWFn7HBu3Hb0EnhN8H8LdHwfMuKsj0kFZsJJ7T-jEmy42sXI6GLf-ZK4HPORA6P4V5OoUAgTRWw1NglnH25tD5886oUn2nn0z3YbwkGXl5PM/s320/BtLnv73CAAE5Nuy.jpg" width="228" /></a></div>
Herkesin birbirini tanıdığı küçük kasabalar falan vardır hani. O <span style="color: #fff2cc;">kasabalardayaşamak</span>
ister miydim acaba? Ah! Hiç sanmıyorum! Saf yalnızlıktan değil de kalabalıktaki bu flu yalnızlıktan nefret ediyorum sanırım! Tanıyabileceğim binlerce insan varken birini bile tanımıyor olmak kötü hissettiriyor belki de. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yalnızlığım insansız olmalı. Öylesine insansız ki konuşmayı bile unutmalıyım. <span style="color: #d9ead3;">Tekbirinsan</span>! Doğaya hükmeden değil, doğanın bir parçası olan <span style="color: #d9ead3;">tekbirinsan</span>. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Daha önce kesinlikle hiç tanımadığım birine; "Merhaba, nasılsın?" falan gibi bir şeyler dediğinde
karşındakinin şaşkınlığı beni asıl bitiren! Ki bana da aynı tarzda yaklaşılsa ben de
aynı saşkınlığı yaşayacağım; benzer tepkileri göstereceğim <span style="color: #93c47d;">-Sen n'ayaksın amınakoyyum?!-</span> Yine neler saçmalıyorum lan!? </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Nefret ediyorum bu yabancı kalabalıktan! Nefret ediyorum tüm bu aceleci insanlardan! Nefret ediyorum bu korku duvarlarından! Nefret ediyorum, nefret nefret nefret ediyorum samimiyetsiz tüm bu diyaloglardan! Her neyse <span style="color: #cccccc;">onbinlercesalyangoz</span> gibiyiz, bir arada yaşıyoruz ama
her birimiz kabuklarımızın içinde. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Gayet dağınık bir yazı oldu ama yazmak da bu boktan yalnızlığımın bir ürünü sanki!</div>
<div class="MsoNormal">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVbyCiz3wSnG_ifaSftAZWObmUDG8ainirgGZw-9Q2AXszzJHxV9mRHr6LO3m8_WNs0uFlgW5GOyKGojdtM7lTt2UrXBbwHGlCh-rRubv5Nhpd1xI41X-wQkYCWjo6UxBeu4Qnbom8xoc/s1600/tumblr_m6hyxwkybO1qfb9e2o1_1280.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVbyCiz3wSnG_ifaSftAZWObmUDG8ainirgGZw-9Q2AXszzJHxV9mRHr6LO3m8_WNs0uFlgW5GOyKGojdtM7lTt2UrXBbwHGlCh-rRubv5Nhpd1xI41X-wQkYCWjo6UxBeu4Qnbom8xoc/s320/tumblr_m6hyxwkybO1qfb9e2o1_1280.jpg" width="319" /></a></div>
<br />
Kaptan <span style="color: #c27ba0;">siktiminmüsaitbiryerinde</span> inecek var!</div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-16012649549871867232015-12-17T13:37:00.000-08:002015-12-18T12:13:39.841-08:00mAnifesto<div style="margin-bottom: 0cm;">
Soru bu:</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgifNhK-UIpJLhq9CzuL7VgERiTrVdjnkePE1d3cd-IiM3gsQZsnnwTV5XuGuvDlPKypHro3VlZ5171BK78QyDkAOPcuDD-EZZGqMMAKSqEOTUDNKuIjVgp68f33OyQqM91K9nzAAsGPRw/s1600/Ekran+Al%25C4%25B1nt%25C4%25B1s%25C4%25B1.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="90" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgifNhK-UIpJLhq9CzuL7VgERiTrVdjnkePE1d3cd-IiM3gsQZsnnwTV5XuGuvDlPKypHro3VlZ5171BK78QyDkAOPcuDD-EZZGqMMAKSqEOTUDNKuIjVgp68f33OyQqM91K9nzAAsGPRw/s400/Ekran+Al%25C4%25B1nt%25C4%25B1s%25C4%25B1.JPG" width="400" /></a></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Ama cevabını bilmiyorum! Umrumda da
değil! Ne kazandıracak bu sorunun cevabını bilmek!? Analitik mi
düşünebileceğim!? Mühendis mi olacağım!? Bu sorunun cevabını
bilenler üstün insan mı olacaklar!?</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Bu sorunun cevabını bilenler okulu
bitirecekler, mühendis olacaklar belki ama çoğu beş para
etmezler! Ha, ben çok mu farklıyım onlardan? Ederim daha mı
fazla!? Sayılmaz! Ama en azından "Naber?" sorusuna "Hiç
çalışmadım!" diye cevap vermem! Nohut kadar çıkar uğruna
kimseye dostmuşum gibi davranmam! İşim görülsün diye boyun
bükeceğime, yapmam daha iyi! Gidip de aptal bir ders uğruna
kimseye ağlamam, yalvarmam! Bunları yapmadım diye onlardan daha
iyi değilim ama onlar gibi de değilim!
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Zamanı gelince bu ders de geçilir, bu
okul da bitirilir ama kendi bildiğimden şaşmadan! Hiç mezun
olamazsam dünyanın sonu mu olur? Hayır! Herkes mühendis olacak
değil ya, bulurum karnımı doyuracak bir iş! Onlar'a dönüşüp
mühendis olacağıma, kendim olarak kalıp bakarım başımın
çaresine!
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<span id="goog_1917399300"></span><span id="goog_1917399301"></span>
<br />
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcb0tWQWAVW2kSp6cc1XpuH2A3irVzj2cfVc2bmQtDwBy6qeOBDfq5JRA6BVrmLxE7gVhYwhxf-Bn7sTyN2MMgaB-OF-7BGnVAGNQY3uQSqdXtNIEM-ej8xfXYmUrnrZ63HnYME9hoHIk/s1600/anar%25C5%259Fi_490374.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcb0tWQWAVW2kSp6cc1XpuH2A3irVzj2cfVc2bmQtDwBy6qeOBDfq5JRA6BVrmLxE7gVhYwhxf-Bn7sTyN2MMgaB-OF-7BGnVAGNQY3uQSqdXtNIEM-ej8xfXYmUrnrZ63HnYME9hoHIk/s320/anar%25C5%259Fi_490374.jpg" width="230" /></a>Bu cevap belki yukarıdaki sorunun cevabı
değil ama bir yerlerde sorusu olan bir cevap! Şimdi üzeri
çizilecek ve kenarına sıfır iliştirilecek! Sadece doğru
zamanda, doğru sınavda, doğru sorunun, doğru cevabı olamadığı
için!</div>
</div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-52131745782940503712014-12-05T12:53:00.001-08:002017-04-21T16:26:36.849-07:00Edmund, Edward ya da Her Neyin Kısaltması ise Onun Ed.<div style="margin-bottom: 0cm;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMsalLKP84mQpkgG8wxZqGSsjAKUxMcwxRFmMYgEemugltavg3fwiR0qmWhMaIN50Kh6tDKvlKkaOXt7vlUTaFKrmSaQ-bJpSQJmgJv3-k2vHqEa0-Iou06tPJ7TeE3mwygjoqwDznJqk/s1600/tumblr_mszlm7j4QR1r3dvg3o1_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMsalLKP84mQpkgG8wxZqGSsjAKUxMcwxRFmMYgEemugltavg3fwiR0qmWhMaIN50Kh6tDKvlKkaOXt7vlUTaFKrmSaQ-bJpSQJmgJv3-k2vHqEa0-Iou06tPJ7TeE3mwygjoqwDznJqk/s1600/tumblr_mszlm7j4QR1r3dvg3o1_500.jpg" width="499" /></a></div>
<br />
Şehrin üzerine sis tabakası ilk
olarak hangi sabah çökmüştü, ne zaman kalkacaktı kimse
hatırlamıyor, bilmiyor, umursamıyordu. Bu çöken sisten mi, yoksa
sadece öyle olduğundan mı bilinmez; insanlar garip bir ruh
hali içindeydiler. Tam olarak kederli denilemez; üzgün, mutsuz,
depresif, agresif değil de; yalnızca neşesizdiler sanki. Bunun
yanı sıra bir huzursuzluk hissi hissediliyor gibi oluyor; henüz
hissedilip hissedilmediği anlaşılamadan kayboluyordu. Kaygı
duymuyorlardı ayrıca. Gelecek umurlarında değildi. Gelecek için
kaygılanmak tümden gereksizdi şehrin insanları için. Gelecek
henüz gelmemişti, gelince de gelecek olmaktan çıkıp gelmiş
oluyor, bir an sonra geçmiş olup gidiyordu nasıl olsa. O yüzden
kaygılanılsın ya da kaygılanılmasın gelecek, geçmişti.
Düşünmek, kaygılanmak beyhude; hayıflanmak, umutlanmak
boşunaydı. Zaten insanlar da umursamıyordu işte.</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQR_2DFntN31Hq62_kFQ0htfwb9d9MburuL_vv9uN0SIoEvTjc73rgXn_4Ckqz9t_sQPmYJRWqkHjRTrZyx1QW5rH4p-4UM7-cJzbMIxvMSdcsLP_UTJho3o21T9I_LU-pSvNWSBCFinI/s1600/tumblr_nakyjdeKed1r3dvg3o1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQR_2DFntN31Hq62_kFQ0htfwb9d9MburuL_vv9uN0SIoEvTjc73rgXn_4Ckqz9t_sQPmYJRWqkHjRTrZyx1QW5rH4p-4UM7-cJzbMIxvMSdcsLP_UTJho3o21T9I_LU-pSvNWSBCFinI/s1600/tumblr_nakyjdeKed1r3dvg3o1_500.jpg" width="320" /></a>Bir şeylerin yolunda gitmediği
demeyelim de bir şeylerin yan yola saptığı hissine kapıldı o
an ofisin kapısından girmekte olan Ed. Kendi isminin tam olarak Edward'ın mı, yoksa Edmund'un mu; ya da her neyin kısaltması olduğunu hatırlayamıyordu. Sanki çevresindeki insanlar
azalıyordu. Belki
de ilk defa düşünmüştü bunu. Birlikte çalıştığı
insanlardan bazıları artık yoktu. Sadece işten mi çıkmışlardı,
evden çıkmak mı istemiyorlardı; ya da her ne sebepten ise işte
artık yoklardı. Yok da sayılmazlardı tam olarak belki. Sonuçta
insanların kendi hayatlarıydı, istedikleri şekilde
yaşayabilirlerdi. İşe gelmek, çalışmak, dışarı çıkmak ya da
başka herhangi bir şey yapmak istemiyorlarsa yapmazlardı; Ed. daha
fazla düşünmedi.</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN5YSvvCTCgBxSz3ZIPQIR4TpcCZo-wZq3rDcbPiGwOTSM733YQknbooPe-49KSpxvR9ulJAt2ntLB7lwIh-Sns_pZ6hKTcwtZ9-NqjGGYLjBKEy9skmBQYRLYf4ZtPQXFiO1fvu9GJVo/s1600/tumblr_mvsyjfek1D1qllucco3_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN5YSvvCTCgBxSz3ZIPQIR4TpcCZo-wZq3rDcbPiGwOTSM733YQknbooPe-49KSpxvR9ulJAt2ntLB7lwIh-Sns_pZ6hKTcwtZ9-NqjGGYLjBKEy9skmBQYRLYf4ZtPQXFiO1fvu9GJVo/s1600/tumblr_mvsyjfek1D1qllucco3_500.jpg" width="308" /></a>Bir gün Edmund, Edward ya da her
neyin kısaltması ise onun Ed. her gün işe giderken kullandığı
trende hiç ayakta giden yolcu bulunmadığını fark etti. Eskiden
oturacak bir yer bulabilmek bir yana, ayakta yolculuk ederken bile
sıkışık olurdu. Ama zihninden geçen bu hatıraların gerçek mi
yoksa zihninin bir kurgusu mu olduğundan tam emin olamıyordu. Belki
de bu kalabalık vagon gördüğü bir kabusun şimdiye yansımasıydı
sadece; deja vu gibi. Trenler hiç o kadar kalabalık olmamıştı;
her zaman için oturmak için boş bir yer bulunurdu. Ya da belki
insanlar artık yolculuk için trenleri tercih etmiyordu, olabilirdi.
Ancak bir türlü emin olamıyordu Ed. Ertesi gün işe giderken
otobüsle gitmeye karar verdi, belki de hemen bu akşam eve otobüsle
dönerdi. Daha sabahtan bunları planlamanın gereksiz olduğunu
düşündü; ofise girip çalışmaya koyuldu.</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
<br />
<br />
<br />
O akşam, ertesi gün yada bir başka
hangi zaman ise işte Ed otobüsle yolculuk etme fikrini
gerçekleştirdi. Otobüs de ıssız, sessiz; soğuktu. Şehirdeki
insanlar azalmıştı; gerçekten azalmış mıydı? Emin olamıyordu
Ed. Belki de hiç o kadar kalabalık bir şehir olmamıştı burası.
Günler veya haftalar veya aylar geçti; belki de geçen sadece bir
gündü, bilinmez; otobüs artık gelmez oldu, bir daha da hiç
gelmedi. Otobüsler gelmez olduktan sonra, belki de öncesindeydi,
bilinmez; trenler de gelmez olmuştu. Edmund, Edward ya da her neyin
kısaltması ise onun Ed. artık ofise kimin olduğunu bilmediği,
bunu da pek umursamadığı bir arabayla gitmeye devam etti. Artık ya da daha öncesinde de durum hep bu gibiydi. Ed. bu sisle örtülü
şehirde tek başına yaşıyordu ya da başkaları da vardı. Bu
Edmund, Edward ya da her neyin kısaltması ise onun Ed'in yalnızlık
hissetmesine neden olmadı. Diğer insanların nereye kaybolduğunu,
ya da var olup olmamasını umursamadı. Değişen bir şey yoktu ya
da önemsiz bir değişiklikti. Edmund, Edward ya da her neyin
kısaltması ise onun Ed. vardı, yoktu, yaşıyordu ya da
kaybolmuştu veya hiç olmamıştı; ne fark ederdi? Edmund, Edward
ya da her neyin kısaltması ise onun Ed'in hiç umrunda değildi!</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwS8Ekzr_bXx4p3s_o3HSCPDPYm3c5YJ36M-9i3YOJsBr0dwHOrb9arZ86zGhpiNw9KhSrlxis-PpQdeFDea29v_phSNt8Xe7Dxqs8YqTIOktXX0xqmsqLuL1DkG5gH4bgyn-FkQl5LBk/s1600/tumblr_n8guehQ7qt1r3dvg3o1_400.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwS8Ekzr_bXx4p3s_o3HSCPDPYm3c5YJ36M-9i3YOJsBr0dwHOrb9arZ86zGhpiNw9KhSrlxis-PpQdeFDea29v_phSNt8Xe7Dxqs8YqTIOktXX0xqmsqLuL1DkG5gH4bgyn-FkQl5LBk/s1600/tumblr_n8guehQ7qt1r3dvg3o1_400.jpg" /></a></div>
<br /></div>
<br />
<div style="margin-bottom: 0cm;">
~SON~</div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-1202939994135575662014-07-22T16:52:00.000-07:002014-07-23T13:56:42.738-07:00KONUŞMADIK<div class="post_content clearfix" style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); background: rgb(255, 255, 255); box-sizing: border-box; clear: both; font-family: 'Helvetica Neue', HelveticaNeue, Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.600000381469727px; margin: 0px; outline: none 0px; padding-left: 20px; padding-right: 20px; zoom: 1;">
<div class="post_content_inner clearfix" style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; outline: none 0px; zoom: 1;">
<div class="post_container" style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; outline: none 0px;">
<div class="post_body" style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; float: left; outline: none 0px; overflow: visible; padding-top: 2px; width: 500px;">
<div style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px; outline: none 0px;">
Kuğulu parktaydık. Bir bankta yan yana oturmuş, bir şeylerden konuşuyorduk; hatırlamıyorum. Birden bir şey hatırlamış gibi bana döndü:<br />
- Ben seni seviyorum!<br />
Dedi.<br />
- E ben de seni seviyorum!<br />
- Ama ben öbür türlü seviyorum.<br />
- Beni öbür türlü sevme, normal sev. Aşk gibi olmasın, dümdüz sev işte.</div>
<div style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px; outline: none 0px;">
Sağımda oturuyordu, sarıldı, sırnaştı, başını sağ göğsüme yasladı, kolumu omzundan attım, sarıldık.</div>
<div style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px; outline: none 0px;">
Konuşmadık.</div>
<div style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px; outline: none 0px;">
- Korkuyorsun.<br />
Dedi.<br />
- Korkuyorum.<br />
- Neden korkuyorsun, kaçıyorsun?<br />
- Sana zarar vermekten.<br />
- Ama sen bana zarar vermezsin ki!<br />
- Bir gün sana zarar verebilecek olmaktan.</div>
<div style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px; outline: none 0px;">
Konuşmadık.</div>
<div style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px; outline: none 0px;">
Yüzünü kaldırdı, kafamı eğip yüzüne baktım, dudaklarımdan öptü.<br />
- Yapma!<br />
Dedim.<br />
Tekrar öptü . Öpüştük.</div>
<div style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px; outline: none 0px;">
Kafamı kaldırdım, yüzüme ekşi ekşi baktı. Başını göğsüme sitemkar yasladı, daha sıkı sarıldım.</div>
<div style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px; outline: none 0px;">
Konuşmadık.</div>
<div style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; margin-bottom: 10px; outline: none 0px;">
Kuşlar ötüyordu, güzel bir yaz günü.<br />
Konuşmadık.<br />
Oturduk, bir kaç yüzyıl orada.<br />
Sarıldık.</div>
<div style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; outline: none 0px;">
Güzel bir yaz günüydü, kuşlar ötüyordu tepemizde.<br />
<br style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; outline: none 0px;" />
Konuşmadık.</div>
<div style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; outline: none 0px;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKXXQsS5E94VYV7Mr-yPIDAb98V_p6DOSpLxHQa81Z5H5qj5YLZKjmzLS-kPzqm1WHdOoBxT9q5ADVvN0wXjaTRr9hDGOBzHofwvXNQJL0tj70t4DM2SnXuZ1qVOR-UDF8ztRq1oY3hFo/s1600/tumblr_mppfoc41xC1r3dvg3o8_r1_1280.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKXXQsS5E94VYV7Mr-yPIDAb98V_p6DOSpLxHQa81Z5H5qj5YLZKjmzLS-kPzqm1WHdOoBxT9q5ADVvN0wXjaTRr9hDGOBzHofwvXNQJL0tj70t4DM2SnXuZ1qVOR-UDF8ztRq1oY3hFo/s1600/tumblr_mppfoc41xC1r3dvg3o8_r1_1280.jpg" height="222" width="320" /></a></div>
<div style="-webkit-tap-highlight-color: rgba(0, 0, 0, 0); box-sizing: border-box; outline: none 0px;">
<br /></div>
</div>
</div>
</div>
</div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-21279347680037021902014-06-29T05:01:00.000-07:002014-06-29T05:01:53.031-07:00ÇATAPANGA<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<br />
Dünya Gezegen'inin, uzaydan sınırları görülemeyen bir çok ülkesinden biri olan Fantastiko Cumhuriyet'inde yaşayan bir kaç sivri zekalı, girişimci ruhlu, yetenekli insan; Cumhuriyet'in başkanı Retriko "Fantastik"'in huzuruna çıkmış, Cumhuriyet'in; Gezegen'in en zengin, en güçlü ülkesi olmasını sağlayacak mega çılgın uzay projelerinin sunumunu yapıyorlardı.<br />
<br />
Proje uzay mekiği ile Mars'a gitmeyi, Mars'ta altın madenleri açmayı, çıkarılan altınları ışınlama yoluyla Fantastiko Cumhuriyet'ine ulaştırmayı amaçlıyordu kısaca. Başkan ve ekibinin ilk başlarda fazlasıyla hayalperestçe bir fikir olarak gördükleri proje, sunumun üçüncü gününde akla yatkın, başarılması mümkün, harika bir proje olarak kabul görmüştü. Başkan on yıl için yüz milyar Ameriko Dinar'ını bütçeden karşılamayı; ışınlanmaların gerçekleşmesi için gerekli olan mega nükleer bombaların üretimini sağlamayı; on yılın sonunda çıkarılmaya başlanacak milyon tonlarca altından projeyi gerçekleştirecek, yürütecek girişimcilere pay vermeyi kabul etmişti.<br />
<br />
Henüz iki yıl geçmeden Mars'a ilk insansız araştırma roketi fırlatıldı; yolculuğu altı yıl sürecek, bu süre zarfında daha önce kızılötesi süper teleskoplarla keşfetilmiş muhtemel altın rezervi yönünden zengin bölgeler araştırılacak, veriler Dünya'daki merkez üsse aktarılacaktı. İlk veriler gelene kadar asıl devasa uzay mekiği inşa edilecek, madenlerde çalışacak ilk insanlar yetiştirilecek, ultra süper güçlü mega nükleer bombalar üretilecekti.<br />
<br />
Çalışmalar tüm hızıyla sürerken Fantastiko Cumhuriyeti'nin fantastik başkanının kalbi, vücuduna daha fazla kan pompalamayacağını ilan ederek, başkana içeriden suikast düzenledi. Bu durum projenin geleceği açısından bir tehlike içermemekle birlikte yine de projenin yaratıcılarını üzdü. Çünkü bu projeyi geliştirirken ilk ilhamı veren Cumhuriyet'in fantastik başkanı olmuştu. Projeye fantastik başkanın ismi verildi, bütçe yüzde altmış artırılarak tam gaz devam etti. Devasa roket daha da büyütüldü, bombaların sayısı altıdan on ikiye çıkarıldı, boyutları yüzde otuz üç artırıldı; bu sırada gönderilen mekik hesaplanandan altı ay önce Mars'ın yeryüzüne başarıyla inip araştırmalarına başladı. Mars'taki araştırma robotundan gelen ilk veriler muhteşemdi; tahmin edilenden çok daha fazla altın bulunuyordu Kızıl Gezegen'de.<br />
<br />
Tüm Dünya'ya Mars'ta yaşamın ilk adımı olarak sunulan M.A.R.S (Mars'taki Altın Rezervlerinin Sömürülmesi) Fantasiko Projesi aradan geçen on iki yılın sonunda nihayet son büyük adımı atmaya hazırdı. Harcanan milyarların karşılığı olarak ultra süper hızlı, giga-devasa maden roketi; içindeki bir kaç yüz insan, on iki ana on iki yedek multi ateşleyicili füzyon mega nükleer bombaları, prefabrik altın madeni ocaklarıyla yola çıkmaya hazırdı. On, dokuz, sekiz, yedi, altı, beş, dört, üç, iki, bir ve ateş! Roket büyük bir gürültüyle, on kilometre etrafındaki tüm toprağı yakıp kavurarak yerden yükselmeye başladı. Roketin atmosferde ilerleyişini Dünya üzerinde yaşayan milyarlarca insan televizyondan, yüz milyonlarcası da kafalarını gökyüzüne kaldırmak suretiyle çıplak gözle takip ettiler. Roket atmosferden başarıyla çıkıp , Dünya'dan bir kaç yüzbin kilometre uzaklaşmışken taşıdığı uzay mekiğiyle birlikte sessizce patladı. Mekik on binlerce parçasıyla birlikte Dünya yörüngesine dağıldı, mekikteki insanlarla iletişim kesildi, yeryüzündeki insanlar hüzne boğuldular.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_cvYjoiPLxzAh-l2Huawq3WGS1U6s6rTDP9y0lzYpN_f_m80V97IyNImXY2qCT2rO9HrjjhPgiVLbV89s0jWCFgMHofYFCjsHh-dxqX5BD8zCD8D2qg3UCSZQ5PMvxA0anzamR7Cok2Q/s1600/tumblr_n13z0noEYi1r3dvg3o8_r1_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_cvYjoiPLxzAh-l2Huawq3WGS1U6s6rTDP9y0lzYpN_f_m80V97IyNImXY2qCT2rO9HrjjhPgiVLbV89s0jWCFgMHofYFCjsHh-dxqX5BD8zCD8D2qg3UCSZQ5PMvxA0anzamR7Cok2Q/s1600/tumblr_n13z0noEYi1r3dvg3o8_r1_500.jpg" height="640" width="537" /></a></div>
<br />
Ultra hızlı, giga-devasa uzaymekiği patladıktan iki ay sonra, mekiğin parçalarından birinde kahvaltı yapmakta olan on yedi aktif, bin otuz iki dondurulmuş insan hala canlıydı. Aktif durumdaki on yedi insan, patlamadan sonraki iki aydır harıl harıl çalışıyorlardı, sonunda bu sabah yörüngeye savrulan parçalardan yirmi dört multi ateşleyicili füzyon mega nükleer bomba modüllerinin her biri bir saat meridyenini karşılayacak şekilde yörüngeye dizilmişlerdi. Dünya'daki yaşamın (tanrıdan sonra) asıl sağlayıcısı atmosfer tabakası, en ince yeri olan ekvator çizgisinden yirmi dört multi ateşleyicili füzyon mega nükleer bombayla delik deşik edilecek, böylece insan denilen hastalık kaynağı canlıların enfekte ettiği Dünya -Bok Çukuru- Gezegeni, insanlardan arınmış bir taş parçası olarak Güneş etrafında dönmeye atmosferi olmadan devam edecekti. Çok zorlu fantastik bir görevi başarmanın, daha çok da Dünya'yı yok etmenin verdiği keyifle on yedi HARİKA insan, mavi ateşler çıkararak senkronize olarak patlayan yirmi dört multi ateşleyicili mega nükleer bombanın manzarasını hayranlıkla seyrederek çaylarını yudumlamaya devam ettiler.<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
~SON~</div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-10783408707976158792013-09-28T15:38:00.000-07:002013-09-28T15:38:03.120-07:00Başarısızlıkla Sonuçlanan Bir Başka Operasyon<div style="margin-bottom: 0cm;">
Soğuk ve aydınlık bir sonbahar
sabahına uyandı. Her zamankinden farklı hissediyordu sanki,
oldukça farklı... Adeta zihnindeki bir mezarlıktaki tüm ölü
fikirler, üzerlerindeki toprakları aşarak, birer birer gün yüzüne
çıkmıştı. Duşa girdi. Vücuduna değen ılık su damlaları
büyük keyif alarak aşağı kadar iniyor, aşağı inen her bir
damla zihninde canlanan zombi fikirleri yeşillendiriyordu.</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEjS6EG0JX4isQifMrLy_J9FmVGT5LBopN-vZ-1jGQGy7Tecg0r3EEJDf16Zk1E4zbDw80QLqyTjTiQIrWtPG5EeXeCohNnAPURyGJdSfdygJXyfqgruG7X6O6eykQ0AR1uzCEFoarM6k/s1600/tumblr_mmq84l4xcb1rhgewxo1_r1_500.png" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEjS6EG0JX4isQifMrLy_J9FmVGT5LBopN-vZ-1jGQGy7Tecg0r3EEJDf16Zk1E4zbDw80QLqyTjTiQIrWtPG5EeXeCohNnAPURyGJdSfdygJXyfqgruG7X6O6eykQ0AR1uzCEFoarM6k/s320/tumblr_mmq84l4xcb1rhgewxo1_r1_500.png" width="230" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Zombi fikirler</td></tr>
</tbody></table>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Tüm benliğiyle "işe gitmek"
fikrinden, eyleminden sıyrılmak istemesine rağmen, yılların ona
kazandırdığı alışkanlıkla üzerini giyinip, bir ipin iğnenin
deliğinden geçmesi gibi kapıdan çıktı. Asansörle kontrollü
bir şekilde aşağı düşerken beyninin içinde yanıveren binlerce
watt gücündeki bir ampül, tüm parlaklığıyla zihnindekileri
aydınlattı. Daha önce hiçbir zaman beyninde var olan onca şeyi
bu kadar net görememişti. Bir anda her şeyi anlayabilmiş olmanın
yarattığı heyecanla koşarak rezidansın lobisinden caddeye
fırladı. Önce yolda yürüyenlere anlatmaya çalıştı, tüm o
zihninde beliren muhteşem gerçekleri. Kimisi başından savdı,
kimisi kaba bir görmezden gelmeyle yanından sıyrıldı, kimisi
tebessüm ederek ona hak verip, işine gitmek için yoluna devam
etti...</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLrZSJC5e9K31m4T7LNnqZfRlgdy7hGY83yqsxttcPAWz6pmMecqYSfD1U8lrK2e73Eehme0HhVmDzrxHI6L0JwrkYb0Q9EJOjV-E-XcmDh1yHRJpPZJUylqFXfdRXGyWF5_rFKf7mvf0/s1600/tumblr_mpc0otd4Q41r3dvg3o1_r1_500.png" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLrZSJC5e9K31m4T7LNnqZfRlgdy7hGY83yqsxttcPAWz6pmMecqYSfD1U8lrK2e73Eehme0HhVmDzrxHI6L0JwrkYb0Q9EJOjV-E-XcmDh1yHRJpPZJUylqFXfdRXGyWF5_rFKf7mvf0/s320/tumblr_mpc0otd4Q41r3dvg3o1_r1_500.png" width="215" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kafada netleşenler</td></tr>
</tbody></table>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Böyle tek tek anlatmaya çalışmanın
yararsız olduğunu farkettiğinde caddeden geçen arabaların önüne
atlayıp, onu ezmemek için duran lüks beyaz otomobilin üzerine
çıktı. Otomobilin sürücü koltuğundan inen görece kısa boylu
adam, arabasının üstüne çıkan bu eşkiyayı indirmek için
hoplaya zıplaya çırpınmaya başladı. O ise tüm gücüyle
bağırmaya, biraz önce zihninde netleşen tüm o gerçekleri
anlatmaya koyuldu. Çevresini saran meraklı kalabalık arttıkça
umudu da artıyor, daha bir şevkle, kısa kısa anlatıyordu: "
İşlerinize gitmeyin! Para kazanmak zorunda değilsiniz! Çalışmak
öldürüyor anlayın! Mutluluk tembellikte!..." Kimi
kahkahalarla gülüyor, kimisi delirdiğine inanıp adamın haline
üzülüyordu. Aralarından bazıları polisi arayıp durumu polise
bildirdi.
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN3XaYbMwhd0P5uhwC5qy7MMWSpQgyroH8RSUBr12oKwxumeD0MOuNoHWP1965dSylUlYBeyOkUG0cWUcNTTUD74ikt-4AQhGz4Kz8hma07VGyr0SG7xMY2bYnpgu4t-HRszdd7cNkNP0/s1600/tumblr_mr8g0oVjoE1r3dvg3o2_r1_500.png" imageanchor="1"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN3XaYbMwhd0P5uhwC5qy7MMWSpQgyroH8RSUBr12oKwxumeD0MOuNoHWP1965dSylUlYBeyOkUG0cWUcNTTUD74ikt-4AQhGz4Kz8hma07VGyr0SG7xMY2bYnpgu4t-HRszdd7cNkNP0/s320/tumblr_mr8g0oVjoE1r3dvg3o2_r1_500.png" width="253" /></a></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Otomobilin sahibi hala kan ter içinde
adamı arabanın üzerinden aşağı indirmeye çabalıyordu, adam
ise bıkmadan, yorulmadan; büyük bir kararlılıkla anlatmaya devam
ediyordu: " Huzur doğada, betonlardan kurtulun! Mutluluk
tembellikte işe gitmeyin! Telefonlarınız sizin sahipleriniz,
onların köleliğinden kurtulun! O aptal ekranların emrinden çıkın!
Ağaçlara sarılın! Köpeklerle koşun! Bakın kuşlar size her
sabah ne diyor, durdurun şu motorları, duyamıyorsunuz!... "
Otomobilin sahibi zıplayarak bağırıp duran adamın paçasından
kavradı, çekip yere indirdi. O sırada bir polis otosu, onun peşi
sıra da bir ambulans sirenlerle birlikte geldiler. Ambulanstan inen
beyaz önlüklü iki adam hala yerde çırpına çırpına bağırmaya
çalışan adama sakinleştirici bir iğne yapıp, iki kolundan
tutarak önce sedyeyebağladılar, ardından ambulansa götürdüler.
Çevrede toplanan onca insan, sabah sabah şahit oldukları bu ilginç
olayı fotoğraflarla, videolarla hiç tanımadıkları diğer
herkesle paylaştılar.</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Olayı uzaktan izleyen, ama gerçekten
çok uzaktan izleyen iki dünya dışı varlık, başarısızlıkla
sonuçlanan bir başka operasyon olarak, başarısızlıkla
sonuçlanan diğer operasyonların dosyalarının arasına bir
yenisini eklediler...<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
</div>
<br />
<div style="margin-bottom: 0cm;">
"Gerçek huzur ve mutluluk
I.M.H.'da!" -YANCI</div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-54415124890654505502013-09-20T10:45:00.001-07:002013-09-20T11:11:49.643-07:00SORULAR, SORUNLAR ve KAN<div align="CENTER" style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm; text-indent: 0.5cm;">
<br /></div>
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm; text-indent: 0.5cm;">
<span style="font-size: 15pt;">Kanda
yüzmek istiyorum... Ilık, ekşi kokulu, koyu kırmızı bir kan
havuzunda. O kanı, kana kana içmek istiyorum. </span>
</div>
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm; text-indent: 0.5cm;">
<br /></div>
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm; text-indent: 0.5cm;">
<span style="font-size: 15pt;">Beynim
uyuşmuş, karıncalar kımıldanıyor sanki içinde. Güneş, yüzmek
istediğim havuzun renginde. Eve dönmek istiyorum ama artık evim
yol. Yola çıkmalıyım. Güneşe doğru gitmeliyim, ışığa
doğru, sarıya doğru...</span></div>
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm; text-indent: 0.5cm;">
<br /></div>
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm; text-indent: 0.5cm;">
<span style="font-size: 15pt;">Gerçeği
mi arıyorum? Ya da ben gerçek miyim? Yaşadıklarım gerçek miydi
mesela!? Peki aslında gerçek diye bir şey var mı? Yaşıyor muyum?
Nefes alıyorum... </span>
</div>
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm; text-indent: 0.5cm;">
<br /></div>
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm; text-indent: 0.5cm;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDqaI1Aw9IoX9-lJTL30CNSfGYUbJFcn9DgZtb8SK5S8PWnL4-cApCV8qr90lL4qAKNmvTbeWK4jJc7DQ79uG2E3kJi3JZffyw8DY_iho0bh5OcLiWp-FayLGB24mJuvKDJ9Qm5POYgkE/s1600/tumblr_mtdurkARid1r3dvg3o2_r1_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDqaI1Aw9IoX9-lJTL30CNSfGYUbJFcn9DgZtb8SK5S8PWnL4-cApCV8qr90lL4qAKNmvTbeWK4jJc7DQ79uG2E3kJi3JZffyw8DY_iho0bh5OcLiWp-FayLGB24mJuvKDJ9Qm5POYgkE/s1600/tumblr_mtdurkARid1r3dvg3o2_r1_500.jpg" /></a></div>
<span style="font-size: 15pt;">Gerçekler
basit midir? Zor olanlar gerçek değil midir? Yalanları yaşayıp,
gerçeği mi arıyoruz yoksa? Ya aslında ölene kadar yaşadığımız
bile gerçek değilse!? Bu dünyanın, bir papatyanın poleni
olmadığına beni inandıramazsınız. Ama değil! Maalesef...</span></div>
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm; text-indent: 0.5cm;">
<br /></div>
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm; text-indent: 0.5cm;">
<span style="font-size: 15pt;">Boşa
geçen zaman var mıdır? Zaman aslında hep boşuna geçmiyor mudur?
Boşa geçmemesi için ne yapmalıyız ki!? Yağmurdan sonra çıkan
sıcak ilkbahar güneşinde, ıslak çimlerde, belirsiz bir yöne,
tüm hızımızla alabildiğine koşmak zamanı boşa geçirmek midir
mesela? Veya o soğuk kış güneşinin karşısına oturup, bir
şarkı mırıldansak zamanı doldurabilir miyiz...? </span>
</div>
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm; text-indent: 0.5cm;">
<br /></div>
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm; text-indent: 0.5cm;">
<span style="font-size: 15pt;">Hala
kanda yüzmek istiyorum. O ılık, pas kokulu kanı, attığım
kulaçlarla köpürtmek, kıpkırmızı havuzun dibine dalmak, içinde
boğulmak istiyorum ve beynimin içinde hala karıncalar var.</span></div>
<br />
<div align="LEFT" style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-14389491126762425292013-09-18T14:55:00.005-07:002013-09-18T14:55:34.434-07:00Bir Acayip Muhabbet<div align="LEFT" style="line-height: 0.66cm; margin-bottom: 0cm;">
<span style="color: red; font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt;">-Nerelisin?</span></span><br /><span style="color: cyan;"><span style="font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt;">-Jüpiter!</span></span></span></div>
<div align="LEFT" style="line-height: 0.66cm; margin-bottom: 0cm;">
<span style="color: red; font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt;">-Hahaha
aslen nerelisin?</span></span><br /><span style="font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="color: cyan; font-size: 12pt;">-Jüpiter!</span></span><br /><span style="color: red; font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt;">-Ya
gerçekten nerelisin?</span></span><br /><span style="font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="color: cyan; font-size: 12pt;">-E
jüpiter işte!</span></span><br /><span style="color: red; font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt;">-Ya
uff tamam sormuyorum!</span></span><br /><span style="font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="color: cyan; font-size: 12pt;">-Ama
jüpiterli olmadığımı kanıtlayabilir misin?</span></span><br /><span style="color: red; font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt;">-Ya
ne diyorsun, ben de marsliyim o zaman!</span></span><br /><span style="font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="color: cyan; font-size: 12pt;">-Marsli
olmadığından eminim!</span></span><br /><span style="color: red; font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt;">-Kanıtla!</span></span><br /><span style="font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="color: cyan; font-size: 12pt;">-Ben
marsliyi gözünden tanırım, tüm marslilar kırmızı
gözlüdür!</span></span><br /><span style="color: red; font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt;">-Haha
nereden biliyorsun belki lens kullanıyorum?</span></span><br /><span style="font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="color: cyan; font-size: 12pt;">-Hiç
lens takan marsli görmedim, çünkü marslilar lens takamaz?</span></span><br /><span style="color: red; font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt;">-Neden
takamasinlar?</span></span><br /><span style="font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="color: cyan; font-size: 12pt;">-Çünkü
lens takmaktan ölesiye nefret ederler!</span></span><br /><span style="color: red; font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 12pt;">-Ya
uff ne giciksin!? Konuşmuyorum!</span></span><br /><span style="font-family: Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif;"><span style="color: cyan; font-size: 12pt;">-Teşekkürler,
ben de seni sevdim! ^^</span></span>
</div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-51339004119126946082013-08-20T13:22:00.000-07:002013-08-20T13:22:27.432-07:00Çayı Şekersiz, Seni Nedensiz<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDbcHVm2JBl5u0SbhgoL-m0cCr1_eK2MISNteRzE_h5OjSSzPgviEFjRanq9tqnr0L0DLw3HN1LN0-_b1_djWxe-OoeSuNr-H_zaH7vzreYlJuixLKJEWDUv9X6MuTEyCK6OHk2ya73l4/s1600/tumblr_mppg2pCkpj1r3dvg3o1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDbcHVm2JBl5u0SbhgoL-m0cCr1_eK2MISNteRzE_h5OjSSzPgviEFjRanq9tqnr0L0DLw3HN1LN0-_b1_djWxe-OoeSuNr-H_zaH7vzreYlJuixLKJEWDUv9X6MuTEyCK6OHk2ya73l4/s320/tumblr_mppg2pCkpj1r3dvg3o1_500.jpg" width="186" /></a> Sonlu bir hayatın, sonsuz
ihtimallerini yaşıyorduk. Ben, sevgilim, sevgilimin arkadaşı ve
sevgilimin arkadaşının sevgilisi; dördümüz sıkıcı bir öğle
yemeğindeydik. O kadar sıkıcıydı ki yemekler bile bu
sıkıcılıktan kurtulmak için bir an önce mideye girmeye can
atıyorlardı. Sevgilim inanılmaz abartılı bir biçimde beni
övüyordu masadakilere. Onun sürekli abartması bende kusma hissi
uyandırıyor, bu histen kurtulmak için aldığım derin nefesler
başımı ağrıtıyordu. Sevgilimin bana tapınması bittikten
sonra, sevgilimin arkadaşının sevgilisinin benimle birlikte
takılmak istemesi sorunu ortaya çıktı. Adamın adını bir türlü
hatırlayamadığım mükemmel bir mesleği vardı, tonla da parası.
Bana soracak olursanız profesyonel bir gerizekalıydı. Adam beni
yere yapıştırmak isteyen kelebek desenli, uçuk kırmızı renkli
plastik bir sineklik gibi bir o yandan, bir bu yandan üzerime doğru
saldırıyordu. Onun bitmek bilmez tekliflerini, iğrenç ısrarını
savuşturmaktan çok yorulunca onu susturup, taarruza geçtim: "Bak
koçum; seni hiç sevmedim, senin gibi bir amcıkla bir sanisemi bile
beraber geçirmek istemiyorum. Senin götü boklu yancın
olmayacağım, bir daha konuşursan ağzının yayını sikerim!"
Masadaki hiç kimse yemek bitene kadar bir daha konuşmadı. Bir kaç
kez düşüncelerini anlamaya çalışarak sevgilimin suratına
baktım, bir bok anlayamadım. Sessizlikten memnun kalan yemekler,
masada esen soğuk rüzgarlara aldırmadan mutlu mesut midelere
indiler. Yemekten sonra bir şey olmamış gibi adamın elini sıkıp,
iyi günler falan diledim. Sonuçta hesabı o ödemişti; hesap
ödemekte pek iyi değildim ama fevkalade teşekkür edebiliyordum.</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Üç beş yavşağın organize edip,
diğer tüm yavşakları da davet etttiği, sikimsonik bir yardım
etkinliğiydi. Yardıma muhtaç orospu çocukları sikimde değildi,
ben evde televizyon karşısında sevgilimle koyun koyuna
reklamlarımı izlemek istiyordum. Fazlasıyla hoşnutsuz bir şekilde
açılış konuşması yapılacak geniş salona sürüklendim. Bu
sirki tertipleyen kahpe şimşek hızıyla konuyu özetledi; beni bu
işkenceden hızlıca azat ettiği için kadına müteşşekkirdim,
sırf kısacık konuşmasının hatırına bir kaç yüz kağıt
domaldım. Konuşma bittikten sonra sevgilimi onca süslü kancığın
arasında kaybettim. Kim bilir nerede dedikodu yapıyordu? Sevgilimin
beni serbest bırakmasından memnun, ellerim cebimde gezinmeye
başladım. Garsonların biri geliyor, biri gidiyor; kimisi tek
lokmalık bayat kanepeler sunuyor, kimisi de yüzlerce çeşit, renk
ve boyutta içki servis ediyordu. Sevgilim içki içmemi yasakladığı
için içemiyordum ama bu samimiyetsiz pezevenkler ayık çekilecek
gibi değillerdi. Yine de söz sözdü, içmiyordum. Sevgilim benim
içmemden hoşnut değildi, ben de sevgilimin hoşnut olmamasından
hoşnut değildim, yani asla içmiyordum.
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
</div>
<br />
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgY13q87dB9kRuRI8iqfoGhoShTYtbCWdyhRbq-NsEvu1KWbzYBNhqIW2DQl5lFWVKCp30U3qlj896-Z8DH5A89xoJT3FPcGHWxg9G5EvFOxYKE_tQI8xOBV6vxg5U7QBaFcvtdpPxANGU/s1600/tumblr_mr9zh3wDR71qbmgeto1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgY13q87dB9kRuRI8iqfoGhoShTYtbCWdyhRbq-NsEvu1KWbzYBNhqIW2DQl5lFWVKCp30U3qlj896-Z8DH5A89xoJT3FPcGHWxg9G5EvFOxYKE_tQI8xOBV6vxg5U7QBaFcvtdpPxANGU/s320/tumblr_mr9zh3wDR71qbmgeto1_500.jpg" width="205" /></a> Hem benimle sohbet etmeye çalışan
puştlardan kaçmak, hem de biraz kirli hava almak için mekanın
sigara içenlere tahsis edilen, bir üst kattaki balkonuna çıktım.
Çıktım ama balkon içeriden daha kalabalıktı, göt göte sigara
içip, yaygara yaparak konuşan bir sürü insan. Hemen tekrar içeri
kaçıp, bir kat daha yukarı çıktım. Loş koridorlarda biraz
gezinip, rahatça sigara içebileceğim bir yer aradım. Derken evin
balkonuna beş basacak büyüklükte olan ama kimse bulamasın diye
kapısı saklanan terasa çıktım. Biraz abartmış olabilirim, kapı
saklanmış yada kilitli falan değildi; sadece aşağıdakiler
ultra geri zekalı olduklarından göt kadar balkona tıkışmışlar,
alternatif aramaya kalkmamışlardı. Sigaramı yakıp, düşüncelerimi
de beraberinde ateşledim. Bu aptallar benim gibi kibirli bir
pezevenge nasıl tahammül ediyorlardı? Neden arayıp duruyorlardı,
neden benimle görüşmek istiyorlardı, neden benimle oynuyorlardı,
neden benimle takılıyorlardı, neden benim gibi kibirli bir orospu
çocuğuyla? Hem sevgilimin benden çıkarı neydi de benimle
birlikteydi. Çirkin herifin tekiydim, inatçıydım, aptaldım,
huysuzdum, tüm arkadaşlarından nefret ediyordum, ondan çok daha
az para kazanıyordum. Belki yazar olduğum içindir ama o biraz
zorlamasa yazmazdım, zaten boktan şeyler yazıyordum, kimlerin
okuduğunu, okumaya değer bulduğunu bile bilmiyordum. Üstelik
sevgilim gayet güzel bir kadındı, istediği an beni bırakıp,
benim on katım daha iyi bir herifle takılabilirdi. Belki beni
sevdiği içindir diye kibirle iddia edecek oldum, sonra hemen
çürüttüm bu tezimi. Hem ben onu seviyor muydum ki, hayır.
Yatakta da iyi değildim, hep erken boşalıyordum, fazlasıyla
bencil olduğumdan onun orgazm olup olmaması benim ve çükümün
umrunda olmuyordu; peki neydi benden çıkarı? Ben onun parasını
yiyordum, evinde kalıyordum, yalnızlığımı gideriyor, gecelerimi
dolduruyordum onunla, peki onun kazancı neydi bu işten? Hah! Belki
de beni oyuncağı olarak görüyordu. Sonuçta hemen her istediğini
yapıyordum, kolayıma geliyordu. İstemediğim yerlere sürükleniyor,
istemediğim şeyler giyiyor, istemediğim insanlarla tanışıyordum.
İstemediklerimi yaptırabiliyordu ama nefret ettiklerim için ısrar
dahi etmiyordu. Bir keresinde: "Neden arabayı sen
kullanmıyorsun ki?" dedi. Çünkü araba kullanmaktan nefret
ediyordum, tüm dikkatimi trafiğe, gaza, frene, debriyaja, vitese,
aynalara falan vermek zorunda kalıyordum ki, tüm dikkatimi
vermekten nefret ederim. O günden beri arabayı hep o kullanıyordu,
bir daha lafını dahi etmedi. Bunları düşünmeye devam ederken,
sigaramdan çektiği duman boğazıma testere gibi saplandı.
Sigaramın tütünü bitmiş, götveren filtrenin ucu yanmış, onun
gırtlak siken dumanını çekmiştim. İkiye yamulup ciğerimi
sökmeye çalışan bir öksürük konçertosuna başladım; gözlerim
halime acıyarak zorlama bir ağlama girişiminde bulundu. Tam
ciğerimin ucu boğazıma kadar çıkmıştı ki, yeri dikizleyen
gözlerimin önüne parlak, bordo renkli, elmas tokaları olan bir
çift topuklu ayakkabı geldi. O ayakkabıları, o ayakkabıları
giyen bacakları, o bacakları tutan kalçaları, kalçaların keskin
virajlarla yukarı uzandığı belini, bedeninin üstünde bir
tapınak gibi duran göğüslerini sırasıyla izleyerek yavaşca
doğruldum, kadın elindeki bardaktan bir yudumu dudaklarıma
bastırdı, içirdi. Genzimi yakan yoğun </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuGchvyoVQF54Va26RZdC2BHKCLhRq4VLUit4qLmU-IrQk_26kOFW_WkXRxoEQ2KltMK2wOzs4InyWV6WVlK-DpbBko1oWSPjUwBlOVxSyiB-J77HelIaWJC8DkEz0zZ5s0BJxeuq-U_Y/s1600/tumblr_mppfoc41xC1r3dvg3o5_r1_1280.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuGchvyoVQF54Va26RZdC2BHKCLhRq4VLUit4qLmU-IrQk_26kOFW_WkXRxoEQ2KltMK2wOzs4InyWV6WVlK-DpbBko1oWSPjUwBlOVxSyiB-J77HelIaWJC8DkEz0zZ5s0BJxeuq-U_Y/s320/tumblr_mppfoc41xC1r3dvg3o5_r1_1280.jpg" width="238" /></a>alkol, son bir yutkunma
öncesi öksürüğüyle birlikte beni rahatlattı. Bu yardımsever
kızıl saçlı kadına süslü bir <br />
iltifatla birlikte teşekkür
ettim. Sonra kendimi tutamayıp dudaklarına, sanki kadını
bütünüyle yutmak istermişcesine dudaklarımla sarıldım. Kadın
önceden bunu her ayrıntısına kadar planlamışız gibi, nefes
bile almadan öpüşüyordu. Dudaklarımın uyuştuğunu
hissettiğimde dudaklarımı, dudaklarından geri çektim, kadının
belini kollarımla dolamıştım, onu iyice kendime bastırarak
çenesine, çenesinden bembeyaz boynuna kayarak ıslak, ateşli, sert
öpücükler konduruyordum. Sonunda kulağına kadar gelip nefes
nefese "Seni sadece sikmek istiyorum." diye fısıldadım.
Kadın kollarımdan kurtuldu, ben de bunu ilk hissettiğim anda
kollarımı gevşetip buna izin verdim. Çantasından bir kağıt
çıkardı, numarasını yazıp, bir eliyle belime dolandı, diğer
eliyle smokinimin cebine numarasını yazdığı kağıdı
tıkıştırdı, dudağımın hemen kenarından beni öptü.
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgu62I_RT7sM7B-T4_zyJVXFZi3-usrYdYDy_CCwME7bl5PMol7CW62MXOsEk5aw9qFPTrvUjECNp2wp0cK-h8KWSzhnDiasslktK9NTo_ZKKiLzSDaypHOLsz3-gfB3DMKkMGClpXDBNo/s1600/tumblr_mppfoc41xC1r3dvg3o1_1280.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="237" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgu62I_RT7sM7B-T4_zyJVXFZi3-usrYdYDy_CCwME7bl5PMol7CW62MXOsEk5aw9qFPTrvUjECNp2wp0cK-h8KWSzhnDiasslktK9NTo_ZKKiLzSDaypHOLsz3-gfB3DMKkMGClpXDBNo/s320/tumblr_mppfoc41xC1r3dvg3o1_1280.jpg" width="320" /></a></div>
Gülümseyerek arkamı döndüm, içeri girdim. Cebimdeki kağıdı
nemli avucumda buruşturup yere attım. Terden sırılsıklam, önce
öksürükten sonra azmaktan kıpkırmızı olan yüzümle sevgilimi
aramaya koyuldum. Merdivenlerden inerken karşılaştığım birine
sevgilimi sordum, onun da beni aradığını söyledi. Alt katta
pembe bir fiskosun etrafında, bir kaç yavşak, üç beş kahpeyle
birlikte sohbet ediyordu; uzaktan benim yaklaştığımı görünce
bana doğru yürümeye başladı. Beni o sohbet ettiği sayın
insancıklarla tanıştırmak istedi, "Siktir et; sonsuzdan
hemen önce ilgileniriz onlarla, gidelim." diyerek elini sımsıkı
tuttum. İtirazsız benimle dışarı çıktı, "Mutlu
görünüyorsun." dedi. " Sana anlatacağım şeyler var,
hadi gidelim, yolda anlatırım." dedim. Arabaya bindik, motoru
çalıştırdı, yavaşca harekete geçirdi içinde bulunduğumuz
kütleyi, eve doğru yola koyulduk. Sormasını beklemeden terasta
olanları anlattım; kadının dudaklarına nasıl tecavüz ettiğimi,
kulağına neler fısıldadığımı, her şeyi. Önce tepkisiz
dinliyodu ama kadının kulağına "Seni sadece sikmek
istiyorum!" diye <br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhs1UCp9Kt6G40vZQIOg9daUi1CQX5j3683rZdpiOd_cT9rJMneEI3civhkaZvMjBiOFdsDmqvkwDRw8lgqviFWenmOr6T4cj2Fe-X4lrMHNxRzb5VvkNVGC71yxDoVV1B-8tnqKvrSfRc/s1600/tumblr_mppfoc41xC1r3dvg3o4_r1_1280.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhs1UCp9Kt6G40vZQIOg9daUi1CQX5j3683rZdpiOd_cT9rJMneEI3civhkaZvMjBiOFdsDmqvkwDRw8lgqviFWenmOr6T4cj2Fe-X4lrMHNxRzb5VvkNVGC71yxDoVV1B-8tnqKvrSfRc/s320/tumblr_mppfoc41xC1r3dvg3o4_r1_1280.jpg" width="320" /></a>fısıldadığımı duyunca kahkalara boğuldu.
Ben anlatmaya devam ettim, bitirdim. Tebessümle beni izliyordu, ne
tepki vereceğini kestirmek için ben de onu izliyordum, soğukkanlı
olmaya çalışıyordum. "İşte seni bu yüzden seviyorum!"
dedi. Hangi nedenle sevdiğini anlamadım, nedeni umrumda değildi.
"Ben de seni çok seviyorum!" diye karşılık verdim.
Neden sevdiğimi, nasıl sevdiğimi bilmiyodum, o an sadece
sevdiğimi farketmiştim, gerçekten sevdiğimi. Eve kadar bir daha
konuşmadık, sadece yanyana arabada otururken altımızdan akan yolu
izleyip, seviştik...mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-33435891625230812522013-08-13T13:58:00.000-07:002015-05-27T05:47:09.953-07:00 FAZLASIYLA KOPUK BİR HİKAYE<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
İki iri kıyım askerin arasında
kendini minicik hissetti kadın. Askerler ileri, kadın yere
bakıyordu; merdivenlerden çıktılar, koridorlardan geçtiler,
sonunda kadının büyük olduğunu sandığı bir kapıyı aşıp
genişçe, aydınlık bir salona girdiler. Kadın ilk kez kafasını
kaldırdı, etrafa olabildiğince hızlı bir göz attı, karşıdaki
masanın başında oturan adam, askerleri bir işaretiyle dışarı
yolladı; dudaklarının sol köşesindeki sigarayı yakarken kadına
oturması için belli belirsiz bir harekette bulundu. </div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Uzun uzun süzdü kadını.
Bakışlarının yoğunluğuyla kadını on binlerce noktaya ayırıp,
her bir noktayı beynine işler gibi gözlerini bir an olsun kadının
üzerinden ayırmadan, dikkatle izliyordu adam. Kadınsa biraz
çekingenlik, çoğunlukla korkudan, koltuğun ancak kenarına
ilişmiş, gözleri tahta zeminde bir şeyler arar gibi ancak ağır
ağır geziniyordu. Kadının yüzü, biraz duyduğu korkudan, biraz da zaten öyle olduğundan sapsarıydı. Hafif dalgalı, kumral saçlarının
arkasından dolaştığı, azıcık dışa çıkık güzel kulakları;
uzun kirpiklerin arasındaki açık kahverengi gözleri, burnunun
üzerindeki belli belirsiz çıkıntı...</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
General diye hitap ediyorlardı adama.
Bu civarı emrindeki beş para etmez adamlarıyla bir kaç ay önce
ele geçirmişti; o günden beri bu yöredeki herkes, her şey
onundu. Fazlasıyla acımasız, cani, vahşetini anlatmaya
kelimelerin yetmeyeceği bir katildi. Artık filtresine kadar yanan
sigarasından son bir koyu duman çekti, izmariti ahşap zemine attı,
topuğuyla üstünü çiğneyip öldürdü zavallıyı. Odadaki
sonsuza kadar sürecekmiş gibi duran sessizliği de öldürmeye
karar vermiş olacak ki konuşmaya başladı.
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
"Biliyor musun ben çok boktan
biriyim. Bunu söylemeye kimsenin cesareti yok ama bu da benim boktan
biri olmamla ilgili sanırım. Bunun son derece farkındayım çünkü
bunu söyleyemeyen herkes de en az benim kadar boktan. Savaşmak
konusunda inanılmaz başarılıyım, öldürmek konusunda da.
Sayısız düşmanı alt ettim, binlerce insan öldürdüm. İsteyip
de ele geçiremeyeceğim bir yer yok. Şu anda bile bir ucundan diğer
ucuna bir günde gidemeyeceğim kadar toprağın tek hakimiyim,
içindeki insanlarla birlikte. Ama şimdi, senin karşında, oturmuş
seni izlerken, her noktanı ezberlemeye çalışırken neyi arzuladım
biliyor musun? Senin bana aşık olmuş olmanı. Gerçekten
beni sevmeni. Tüm bu boktan insanları, evleri, ağaçları, o
küçücük boktan karıncaları, tüm bu çevredeki asla çıplak
ayaklarımla üzerinde dolaşamayacağım boktan toprağın
üzerindeki boktan çimleri senin bana aşık olmuş olmana binlerce
kez değişirdim. Arzum bir şehir olsa, onu fethederdim; arzum bir
intikam olsaydı, onu kanlarda boğulurcasına alırdım; arzum
destansı bir savaş olsaydı, kahramanca savaşırdım. Benim şu
boktan hayatta tek bildiğim, tek becerebildiğim savaşmak, öldürmek.
Oysa senin bana aşık olabilmeni, seni kendime aşık etmeyi nasıl
da isterdim. Bunu asla başaramayacak olmam benim için nasıl hazin. İşte bu çaresizlik benim kendime fena halde
kızmama neden oluyor. Kendime kızdığımda ise herkesten, her
şeyden ölesiye nefret ediyorum. Ve katliam. Çok üzgünüm."</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Kadın tereddütlerle dolu, ürkek bir
hareketle başını hafifçe kaldırdı, adama tavşan hızında bir
göz attı, tekrar zeminin sıkıcılığında ilginç bir şeyler
aramaya başladı. Çizgi filmdeki Kabasakal'a benziyordu adam. Aptal
Safinaz'ın neden her zaman yamuk ağızlı, sünepe Temel Reis'i
seçtiğini daha önce anlamamıştı, şimdi anlıyordu. Sorun Kabasakal'ın
kötü olmasındaydı. </div>
<br />
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Adam ayağa kalktı, belinden kamasını
çıkardı, korkudan taş kesilmiş kadına usulca yaklaştı,
kadının saçlarını nazikçe avucuna aldı, eğilip derin derin
kokladı. Elindeki kamanın ucunu kadının boğazına dayadı,
"Git!" diye fısıldadı...<br />
<br />
<br />
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
</div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-40999513456741715522013-07-17T09:21:00.000-07:002013-07-17T09:21:21.980-07:00Büyük Umutsuzluklar ÇıkmazıSanki çıkmaz bir sokaktayım! Sokağın başını tutmuşlar geri dönemiyorum, sokağın sonu yıkılmaz bir duvar! Yumruklar, tekmeler atıyorum duvara; bağırıyorum çıkmak için sokağın başındakilere ama hepsi nafile! Artık hiç seçenek kalmadı, ya sokağın başındakiler çıkmama izin verecek, ya o duvar bir mucizeyle yıkılacak ya da sonsuza kadar bu çıkmaz sokakta yaşayacağım!<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIee1ymlDyoEV4WriOtpIkBXiYF6kDc-609c-ybzcwWKFik7AVhZdIiBgsDi_CHg8h5ABK4ACphXUSZBnqABmgRDSPLulldRdPDCG_i47m1H8WNHD8iK1rwEfErknAM0SBGw4Hp0gbEIg/s1600/http%253A%252F%252Fimagescale.tumblr.com%252Fimage%252F1280%252F84973a4dbbb3b31cf17291f96c524fec%252Ftumblr_mn62mc4T3P1r3dvg3o1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIee1ymlDyoEV4WriOtpIkBXiYF6kDc-609c-ybzcwWKFik7AVhZdIiBgsDi_CHg8h5ABK4ACphXUSZBnqABmgRDSPLulldRdPDCG_i47m1H8WNHD8iK1rwEfErknAM0SBGw4Hp0gbEIg/s640/http%253A%252F%252Fimagescale.tumblr.com%252Fimage%252F1280%252F84973a4dbbb3b31cf17291f96c524fec%252Ftumblr_mn62mc4T3P1r3dvg3o1.jpg" width="531" /></a></div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-12232667487327683912013-07-12T10:12:00.000-07:002020-01-19T12:11:13.107-08:00Kırmızı Pantolonlu Lacivert Çocuk<span style="font-family: "helvetica" , "arial" , "droid sans" , sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.984375px;"><span style="color: #351c75;"> </span>Yağmur sonrası sıcak bir nisan öğleden sonrasında, elindeki hiçbir şeyle güneşin tenini yakan sessizliğini dinledi çocuk! Hayatın bu kadar basit olabilmesine kafasının içindeki tüm karmaşık düşüncelerle baş kaldırdı. Neydi havayı dolduran bu kokuyu ona doğru saldırtan çiçeğin derdi? Evine doğru ayaklarını sürükleyerek, herhangi başka bir nedenden değil sırf ayaklarını sürükleyerek yürümeyi sevdiğinden dolayı öyle yürürken, dışı yeni kurumuş ayakkabısının içinde vıcık vıcık ıslak çoraplı ayağı ayakkabının içinde sadece onun hissettiği bir duyguyla oynaşıp, pantolonunun çamurlu, kuru gibi gözüken nemli paçaları ayak bileklerine her adımında buz gibi öpücükler kondururken, aklında sürekli senaryolar yazılıyor, kendisi kimisinde başrol, kimisinde yan rol, hatta kimisinde figüran olarak oynadığı sahneler çekiliyordu. Kısık sesle dillendirdiği replikler dudaklarından çıkar çıkmaz buharlaşıyor, repliğine uygun oynattığı mimikleriyle dışarıdan bakan birilerinde: "Şu kendiyle konuşan <span style="color: #0b5394;"><b>kırmızı</b></span> pantolonlu <b><span style="color: red;">lacivert</span> </b>çocuk ne kadar da acayip" düşüncesi uyandırıyordu.</span><br />
<div style="border: 0px; font-family: Helvetica, Arial, 'Droid Sans', sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.984375px; margin: 0px; padding: 0px;">
<br /></div>
<span style="font-family: "helvetica" , "arial" , "droid sans" , sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.984375px;"> Belki saniyeler, belki dakikalar, belki saatler, aslında hepsi birden kadar zaman sonra evine vardı çocuk.<b> <span style="color: #0b5394;">Kırmızı</span></b> pantolunuyla birlikte düşlerini de çıkarıp kirli sepetine bıraktı. Annesi hala nemli saçlarını eliyle karıştırıp, yanağına kocaman ıslak bir öpücükle tecavüz etti. Çocuk omuzları yağmurdan, sırtı terden nemlenmiş gömleğinin koluyla ıslak yanağını hızlıca sildi, dolabını açıp o sıkıcı <span style="color: red;"><b>lacivert </b></span>pijamasını bacaklarına geçirdi. Bacaklarını saran çirkin <span style="color: red;"><b>lacivert</b></span> pijama önce çocuğun <b><span style="color: #0b5394;">kırmızı</span> <span style="color: magenta;">mor</span></b> kalbini ardından <span style="color: purple;"><b>pembe</b></span> beynini ele geçirdi. Biraz önce sokakta coşkuyla atan kalp sıkıcı bir tempo tutturdu; yine biraz önce hayallerden hayallere gezinen beyin<b> <span style="color: #ffe599;">gri</span></b> bir renkle kaplandı; yine aynı biraz önceki <b><span style="color: #0b5394;">kırmızı</span> </b>pantolonlu bir acayip<span style="color: red;"> <b>lacivert</b></span> çocuk, televizyonun yapay renklerinin öldürücülüğünde koltuğuna diri diri gömüldü...</span>mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-17028499866161560042013-07-05T13:37:00.000-07:002013-07-05T13:37:14.362-07:00İNTİHAR SONRASI NOTLAR - III - Bahar Gününe İsyan<div style="margin-bottom: 0cm;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVOGU6D8IgTIBbMZBt-kCSDGMonT00Co4YLi7ZLW3eJduwU6COqYa-bsK2272a4v1ldg2_-UpEzDQG1QC49ZEjg6KSz_m9l7r1ShpAlEXsXNQ-OznJHmqgiiBQmH1EVwGdF2FnmZpkJsc/s1600/tumblr_moix2g4bC01qeardzo1_1280.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVOGU6D8IgTIBbMZBt-kCSDGMonT00Co4YLi7ZLW3eJduwU6COqYa-bsK2272a4v1ldg2_-UpEzDQG1QC49ZEjg6KSz_m9l7r1ShpAlEXsXNQ-OznJHmqgiiBQmH1EVwGdF2FnmZpkJsc/s200/tumblr_moix2g4bC01qeardzo1_1280.png" width="156" /></a> Her zaman farklı olanı arayan biri
olmuşumdur. Sanırım bu güzel mayıs sabahı ölmeye karar
vermemin nedeni de farklı olanı seçmek istememdi. Bu güzel bahar
gününü yaşamak yerine ölerek isyan edecektim ona. Eh madem hemen
herkesin doyasıya yaşamak isteyeceği bu güzel bahar gününde
kendimi öldüreceğim, bunu da kendime has, oldukça orijinal bir
şekilde yapmalıydım. Mesela derince bir çukur kazıp, içine
sivri uçlu kazıklar yerleştrip, yukarıdan kafa üstü üzerine
atlayabilirim; ama bunu inşa etmem günler sürer, bu sürede de ben
ölmekten vazgeçip, kazdığım çukura yukardan iterek başkalarını
öldürmeye karar verebilirim. Böyle vahşet dolu bir işe
kalkışmayı hiç istemem doğrusu, bu çok çok kötü olur.</div>
<br />
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
Belki de kan kaybından ölünceye dek
vücuduma çiviler çakabilirim; tabi kemiğe saplanacak çiviler
gayet feci bir acı, ızdırap verecektir. Bu acıya dayanamayıp
bayılarbilirim, ayıldığımda yaralarım kurur, sonra tekrar çivi
çakmakla uğraşır, tekrar bayıl, ayıl... Hayır! Berbat ötesi
bir fikir; sadistçe, mazoşistçe ya da bu durumu hangi kelime
karşılıyorsa ondan işte!</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpRhj7eiVeWGtc04ZvS5y9dJDG2l_W5kACentjVitu2_yBF6YGra8htGd6j_CfJzGfGhyTnK8szvpETgLC6R1SVK2Fboy6JWkvIvf3SlpaZIctijnXqaamgqQINl94psnKKpZ5iifIMW4/s1600/tumblr_mhimczYm161r3dvg3o1_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpRhj7eiVeWGtc04ZvS5y9dJDG2l_W5kACentjVitu2_yBF6YGra8htGd6j_CfJzGfGhyTnK8szvpETgLC6R1SVK2Fboy6JWkvIvf3SlpaZIctijnXqaamgqQINl94psnKKpZ5iifIMW4/s640/tumblr_mhimczYm161r3dvg3o1_500.jpg" width="476" /></a></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
İki saati aşkın bir süredir
düşünüyorum, gerçekten orijinal tek bir fikir bile
geliştiremedim. Farkında mısınız? İnsanlar yüzyıllar boyunca
kendilerini öldürmenin bir çok farklı yollarını düşünüp
durmuşlar; yani ben ilk değilim, son da olmayacağım kesin. Ölüm
bu kadar basitken, ölmek ne kadar da zor!</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjiZY0v8k-OZy8J50BK7ZcdZ-m4UcnCFX6h2rgWRRk8gf8fIvrXNpsVwsSqpKqq-6CD5S4rJIIFONKcTuwcGC0SN9i59lwmD_hyphenhyphenS5A39FR-XFsrX6T0zEs-GR6K3MirRnSQrLEcRAkkn88/s1600/tumblr_mpc0ygJZxs1r3dvg3o1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjiZY0v8k-OZy8J50BK7ZcdZ-m4UcnCFX6h2rgWRRk8gf8fIvrXNpsVwsSqpKqq-6CD5S4rJIIFONKcTuwcGC0SN9i59lwmD_hyphenhyphenS5A39FR-XFsrX6T0zEs-GR6K3MirRnSQrLEcRAkkn88/s320/tumblr_mpc0ygJZxs1r3dvg3o1_500.jpg" width="232" /></a> AHA! Sanırım bir şeyler buldum.
Ormanda vahşi bir hayvanla, mesela bir ayıya karşı dövüşüp,
ayının beni öldürmesini sağlayabilirim. Hımm.... Öncelikle bir
ayı bulmak yeterince sorun olacak, ayrıca ayıya saldırıp, sonsuz
yaşama iç güdümle ayıyı da öldürebilirim. Planın ters
tepmesi işten bile değil. Hayvanları sırf canın ölmek istiyor
diye öylece öldüremezsin, bu çok yanlış! Aslında sadece
kafamdan kurtulabilsem, yaşamak sorun olmaz gibi sanki. Ama
ortalıkta mal mal dolaşmayı istemiyorum.</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
İşte gerçekten orijinal bir fikir!
Bir kola tenekesinin içine barut doldurup, kalbimin üstüne
koyacağım, sonra da patlatacağım!</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_ZEkRrVBiwQhLRG9baebmVreXHN4znsrUPJiZyEY7K0qPIstCCXfI5MzJQAEvfo1JYnDjxrvEQ8oxXEEHcdMgtE97XPDEdP1WmEZxb_CqeHue2lXqzUjK35v7UpneYDFc-941Kjxuq14/s1600/tumblr_mpc11nzsnA1r3dvg3o1_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_ZEkRrVBiwQhLRG9baebmVreXHN4znsrUPJiZyEY7K0qPIstCCXfI5MzJQAEvfo1JYnDjxrvEQ8oxXEEHcdMgtE97XPDEdP1WmEZxb_CqeHue2lXqzUjK35v7UpneYDFc-941Kjxuq14/s320/tumblr_mpc11nzsnA1r3dvg3o1_500.jpg" width="225" /></a> Tüm fiziki ağırlıklarımı,
kıyafetlerimi, küpemi, saatimi, kolyemi bir köşeye attım.
Buzdolabından bir teneke kola alıp ağır ağır, tadına vara vara
içtim. Beynimin içi, birazdan yapacağım katliam nedeniyle
bomboştu. Idam edilmeye götürülen bir cani gibi hissediyordum;
kendi kendimi havaya uçuracağım için idama mahkum edilmiştim
kendi vicdan mahkememde. Boş tenekeye ağzına kadar barut
doldurdum. Yere çırıl çıplak uzanıp, kola tenekesini sakince
inip kalkan göğsümün sol tarafına koydum. Kutunun ağzına
fitilin bir ucunu yerleştirip, fitilin diğer ucunu belden aşşağıma
doğru çektim. Fitili aşşağı çekmemin sebebi; fitil parlayarak
yanarken, iç güdüsel olarak gözümü korumak için kapatmamak,
son anlarımı gözüm kapalı geçirmek istemediğimden. Kendime
herhangi bir gün hediyesi olarak aldığım, üzerinde dört
yapraklı yonca deseni olan zippomla fitilin ucunu ateşledim. Kalbim
birazdan yok olacağını anladığından olsa gerek var gücüyle
çırpınıyor, yıllarca mutlu mesut attığı göğüs kafesimden
arkasına bakmadan kaçmak istiyordu. Vücudumda adrenalin volkanları
patlıyor, şakaklarımdan buz gibi ter damlaları yere düşüyordu,
kutu patlarken gözlerim sımsıkı kapattı kendini, artık hiç
açılmamasına...</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br />
</div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<i> Kutunun dibinde kalan, hiç içilemeyen
azıcık kola, tenekenin içine doldurduğum barutu ıslatmış, bir
de oksijensizlik yanmasını engellemiş, patlayabilen üst kısım,
patlayamayan alt kısmı mermi çekirdeği gibi kalbime gömmüştü.
Sonuçta ölmeyi başardım ama kalbimi patlatmayı tam olarak
beceremedim. Şimdi, yani öldükten sonra kalbimin yerinde bir kola
tenekesinin içi ıslak barutla dolu patlamamış kısmı gömülü.
Ama hala sevebiliyorum. Kuşları, böcekleri falan seviyorum;
tanımadığım bir sürü insanı, tanıdıdığım bazı insanları,
hiç görmediğim şeyleri, şu anda aklıma gelmeyen ıvır-zıvır
her şeyi seviyorum işte! Yani ölümüm; bu harika bahar günlerinin
asla umursamadığı muhteşem bir isyan oldu.</i></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjto44WaezOAN9QKADrCjD7HCKRya_GP3OHcIShgqtaz0nyFUE-IZ06vC0Izx6c8CAvbM-lpzYC7I85cO83YUU297RR5c80YsZ_N3B3q6CpCsemK59trsj34DdJa38YCMR-kXD29vS3j78/s1600/tumblr_mknyjjiBia1r3dvg3o1_500.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjto44WaezOAN9QKADrCjD7HCKRya_GP3OHcIShgqtaz0nyFUE-IZ06vC0Izx6c8CAvbM-lpzYC7I85cO83YUU297RR5c80YsZ_N3B3q6CpCsemK59trsj34DdJa38YCMR-kXD29vS3j78/s320/tumblr_mknyjjiBia1r3dvg3o1_500.png" width="319" /></a></div>
<div style="margin-bottom: 0cm;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5cOn-AM-HDk1xq8nMm_fXcgBZzYiWvjQuWV4MOczQ7XIrXGi_osEv8q-ZJebBhxWMUH12eFzuhN1s7Foz7MkRpm3cA8kp_symshAiOWqd3ryHJzoKxYaRdMQB0Jdp0qOwP-huHG7LzWY/s1600/tumblr_mknyjjiBia1r3dvg3o2_500.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img alt="" border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5cOn-AM-HDk1xq8nMm_fXcgBZzYiWvjQuWV4MOczQ7XIrXGi_osEv8q-ZJebBhxWMUH12eFzuhN1s7Foz7MkRpm3cA8kp_symshAiOWqd3ryHJzoKxYaRdMQB0Jdp0qOwP-huHG7LzWY/s320/tumblr_mknyjjiBia1r3dvg3o2_500.png" title="" width="316" /></a></div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-76845767074022111792013-06-24T12:59:00.001-07:002013-06-25T11:00:48.283-07:00İNTİHAR SONRASI NOTLAR - II -<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"> </span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"> <span style="color: yellow;"> Ölüme giderken biraz daha düşünmek istediğimden, otuz küsür katlı binanın asansörüne binmeyi değil; uzun, dar, sıkıcı merdivenlerini tırmanmayı seçtim. Tırmanırken müzik dinliyor, ezgiye uygun ıslık çalıyordum, sanki ölüme gitmezmiş gibi. Bir on kat kadar çıkmıştım ki bacaklarımın ağrısı beynime inanılmaz şiddetli sinyaller göndermeye başladı. Beynim aldığı sinyallerle şaşırarak, ölmeden önce son bir kez asansöre binmenin süper bir karar olacağını düşünmeye başladı. Sonra ölüme merdivenlerden çıkarak ula</span></span></span><span style="color: yellow; font-family: Tahoma; font-size: 12px;">şma fikrim, yeni oluşan asansöre binme fikriyle çatışmaya başladı. Tanrım; ölmeden önce ihtiyacım olan son şey, beynimin içindeki bir iç savaştı. Beynim kendi kendisiyle yumruklaşırken, ayaklarım oflaya puflaya bir kaç kat daha çıkmıştı, ama bacaklarım önce iş yavaşlattı, sonra komple greve gitti. Kalan dermanımla kendimi asansöre doğru sürükledim. </span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnulkhwkalxO9hTxlOmTVZLjMYz-pQjwx_xhfAl5O-MEWkeng1A7q4jingQEFZdMWtBdOCj5IuN56QEZp2O6hpjvj5TVOUxLS-yXm21F7-On2HAZxTQgSlvu-Nc6T-iKs6bZJzL2v1o-k/s1600/tumblr_mb1obxUngF1r3dvg3o1_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnulkhwkalxO9hTxlOmTVZLjMYz-pQjwx_xhfAl5O-MEWkeng1A7q4jingQEFZdMWtBdOCj5IuN56QEZp2O6hpjvj5TVOUxLS-yXm21F7-On2HAZxTQgSlvu-Nc6T-iKs6bZJzL2v1o-k/s400/tumblr_mb1obxUngF1r3dvg3o1_500.jpg" width="295" /></a></div>
<span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px;"><br /></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma; font-size: 12px;"> <span style="color: yellow;">Çatı katına ulaştığımda hala kan ter içinde, ölmek için fazlasıyla yorgundum. Esen ılık rüzgar vücudumda ani bir ürperme yarattı, omuzlarım kafama doğru büzüldü.Geçtim şehri seyredebildiğim bi yere çömeldim. Doğrusu yüksek bir yerlerden atlamanın ölmek için en kolay yol olacağını düşünmüştüm ama her zaman olduğu gibi bu işi de kendi kendime zorlaştırmayı başarmıştım. İlk başta asansöre binmeliydim diye iç geçirdim. Sanırım beynimdeki iç savaş, merdivenlerden çıkma fikrinin ne kadar saçma olduğunu anlamamla son budu. Beynimdeki bu barış ortamı sayesinde biraz daha rahatlamış hissediyordum. Atlamak için en ideal yeri seçmem lazımdı, ayağa kalkıp çatıyı en uçtan şöyle bir dolaştım, dolaşırken de düşmemek için son derece dikkatli davranıyordum. Sonra zaten atlamaya geldiğim çatıdan, yanlışlıkla düşmemek için gösterdiğim çabaya fazlasıyla şaşırdım. Sanırım vücudumdaki muhalif kesimler ölmeme karşıydılar ama sonuçta iktidarda ben vardım, bu benim kararımdı. Atlayacağım yerin manzarası önemliydi, daha aşşağılarda beni yavaşlatacak her hangi bir şeyin olmaması önemliydi, eğer atladıktan sonra fikrimi değiştirirsem diye geri dönülemez olması çok önemliydi. Sonunda çatının kuzeybatı köşesinde karar kıldım. Güneşin batışını son kez izleyebilecek, onunla birlikte ilk kez batabilecek, ama sonra tekrar doğamayacaktım.</span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"> </span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiO8HOCTs6EmgC2VVJ2Q57HgpDHTKYODFMEhqmU6g53Q4q07i_yfhOCkVdQwUYASBdAM6jScBGl0vMNvKvpkdJ4b-GMh5LZftbcyufWDSR3xqKMOVEzHTHNBE2ngDQTtKLGfRxNYtU3n_w/s1600/tumblr_mgg65b4aAr1r3dvg3o2_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiO8HOCTs6EmgC2VVJ2Q57HgpDHTKYODFMEhqmU6g53Q4q07i_yfhOCkVdQwUYASBdAM6jScBGl0vMNvKvpkdJ4b-GMh5LZftbcyufWDSR3xqKMOVEzHTHNBE2ngDQTtKLGfRxNYtU3n_w/s320/tumblr_mgg65b4aAr1r3dvg3o2_500.jpg" width="240" /></a></div>
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"> <span style="color: yellow;"> Aşşağı atlamadan önce telefonumu son bir kez kontrol ettim. Hangi nedenle olursa olsun gelen bir çağrıya, mesaja cevap vermemek kabalık olurdu yani. Hiçbir şey yoktu; öldükten sonra yaşayanlara cevap veremeyeceğimden, telefonumu kapattım. Yüksekteyken aşşağı bakma derler ama ben ömrüm boyunca insanlara zaten yeterince yüksekten bakmıştım, manzara benim için alışıldık olacaktı. Müzik çalarımda çalan şarkının bitmesini bekleyip, bu an için daha önceden dinlemeyi planladığım şarkıyı açtım, son derece hazırdım; kollarımı, bacaklarımı açıp kendimi boşluğa bıraktım.</span></span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="color: yellow; font-size: 12px;"> </span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="color: yellow; font-size: 12px;"> Hayatımdaki nadir güzel anlardan biriydi, tüm hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçer sanmıştım ama öyle olmadı. Etrafımdaki her şey birbirine girmiş, karışmış, bütün olmuş flu görünümlü olağanüstü bir varlıktı. Son anda yere bakmak aklıma geldi, tanrım asfalt hala çok sıcaktı, bir anda sırtıma soğuk bir ter bastı, sırılsıklam oldum ve BAM!</span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"><br /></span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"> Yüz üstü yere çakılmıştım. </span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"><br /></span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"> ZOMMM ZOMMM ZOMMMM....</span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"><br /></span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"> Kafamın içinde yankılanan ses...</span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"><br /></span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"> Tüm vücudum uyuşmuştu. Sanki kaliteli bir cigaradan derin bir nefes almışım da, o sarhoşlukla buz gibi betona yüz üstü uzanmış gibi hissediyordum. Halbuki biraz önce asfalt nasıl da sıcaktı. Ölmek gerçekten çok yorucuydu, orada saatlerce yatıp dinlenmem gerekti. Yerden kalktığımda önce yürümekte biraz zorlandım ama sonradan nasıl yürümem gerektiğini keşfettim. Tanrım dış görünüşüm felaketti ama bunu umursamayacak kadar ölüydüm artık!</span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"><br /></span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJNZtHyYIgrFUcgKPNpIo5gEwyY9mqe5O3rRWr_6niS7qpniuuWg9fHWTCFhPcYx6fDvWu_botYizdSxDQmSaQiZ6O-bCfFu-oPXxVQeIA8txlObvMaa8NqwTGgIFBKZQzZUEXU8lRNhI/s1600/tumblr_mnmrbqYUht1r3dvg3o5_r1_250.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJNZtHyYIgrFUcgKPNpIo5gEwyY9mqe5O3rRWr_6niS7qpniuuWg9fHWTCFhPcYx6fDvWu_botYizdSxDQmSaQiZ6O-bCfFu-oPXxVQeIA8txlObvMaa8NqwTGgIFBKZQzZUEXU8lRNhI/s320/tumblr_mnmrbqYUht1r3dvg3o5_r1_250.jpg" width="213" /></a><span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"> Başardım, kendi kendime defalarca yapamazsın demiştim ama intihar etmeyi başardım. Kendimle gurur duydum, ki bu hayattayken sık yaptığım bir şey değildi. Hayattayken nefret ettiğim her şeyden kurtulmuştum; çaydan, kahveden, pop müzikten, renault marka arabalardan, terliksi hayvandan, kravattan, gömlekten, sıkış tıkış otobüslerden ve en önemlisi kendim de dahil tüm o nefret ettiğim insanlardan.</span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"><br /></span></span></div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"> İşte şimdi mutluydum!</span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="orphans: 2; widows: 2;">
<br />
<br />
<span style="font-family: Tahoma;"><span style="font-size: 12px;"><br /></span></span></div>
mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8710729323756682508.post-84243571307244822122013-05-29T15:18:00.000-07:002013-08-20T15:45:12.397-07:00İNTİHAR SONRASI NOTLAR - I -Daha önce tekila şişesini kafaya dikmek hiç aklıma gelmemişti. Zaten boktan bir şey, mürekkep gibi. İdeal olanı shot atmak. Dört sene önce bileklerimi kesmeyi aklıma getirsem fenalaşırdım heralde. Zaten kan tutar beni, üstelik bir de bileklerime jilet saplayıp keseceğim, olacak iş değil! Şimdi televizyonun karşısındaki en rahat koltuğa oturmuş, elimde altmış numara neşter, bileğimi yukarıya doğru hızlıca kesmeye hazırlanıyorum. Ne kandan korkuyorum, ne ölümden. Bu bendeki bıkkınlık! Yapacak hiç bir şey kalmamasından değil de, artık hiç bir şey yapmak istememekten.<br />
<br />
Neşter sağ elimde, sol kolum serumlu. Serumla sıkıyorum ki damarı daha rahat göreyim, hem de kan öyle hemen fışkırmasın, sakince aksın. Bileğimin üstüne bastırıyorum neşterle, ilk kan bir küre şeklinde derimin üzerinde dönmeye başlıyor, derin bir nefes alıyorum ve gözlerimi kapatıp soğukkanlılıkla yukarı çekiyorum keskin aleti. Önce hiç acı yok gibi ama sonra panik… Pişmanlıktan mı bu yaşlar diye soruyorum kendime. Hayır! Bir sineğin bile yaşamakta başarılı olduğu hayattan çaktığım için düşüyor o ılık yaşlar sıcak kanın üzerine. Serumun ucundan elimi titreyerek çekiyorum , yaşlardan buğulanan gözlerim kırmızılara boğuluyor…<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhglNY9IltN8pIcMxj_jWlHnsBFbOLDg8ps6obNoQyErn5vXTlT9IvysBZVe-7aoH70p7YONmJ8zPekb_STUqni42cnpqhsRmy-tJXXP7Kpd9vt58dazxXSsztvWWFYTq7w21kJaer8tnM/s1600/http%25253A%25252F%25252Fimagescale.tumblr.com%25252Fimage%25252F1280%25252F7da7c8b6110084d5523e00a3712b3c06%25252Ftumblr_mibm00cvj61qbcr4ko1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhglNY9IltN8pIcMxj_jWlHnsBFbOLDg8ps6obNoQyErn5vXTlT9IvysBZVe-7aoH70p7YONmJ8zPekb_STUqni42cnpqhsRmy-tJXXP7Kpd9vt58dazxXSsztvWWFYTq7w21kJaer8tnM/s320/http%25253A%25252F%25252Fimagescale.tumblr.com%25252Fimage%25252F1280%25252F7da7c8b6110084d5523e00a3712b3c06%25252Ftumblr_mibm00cvj61qbcr4ko1.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Uyandım. Sol kolum pıhtılaşan kanla koltuğa yapışmış, kendimi samanlıktaymış gibi hissederek, uyandım. Tüm vücuduma tarifsiz bir şeyler batıyor, rahatsız ediyordu. Neden ölememiştim? Yoksa ölmek böyle bir şey miydi!? Sonuçta ölüp tecrübelerini paylaşan biri yoktu, her şey olabilirdi. Banyoya doğru bacaklarıma kramplar girerek yürüdüm. Aynada kendime baktım, eğer ölmek buysa bir bok değil demekti ölüm. Kolumu sarıp mutfağa geçtim ama bir şey yemek ya da içmek istemedi canım. Televizyonun karşısındaki koltuğuma geri döndüm, oturmadan yerdeki yarım bıraktığım kitabı aldım. İlk sayfasından okumaya başlayacaktım. “Nefes almadan okuyacaksiniz!” yazıyordu kapağında. Nefes almadığımı farkettim, nedense çok şaşırdım, odadaki pis havayı zorlayarak içine çektim, dakikalarca o hava içimde bekledi, boğulur gibi olamayacağına emin olunca boş verdim. Ölüm güzeldi sanki. Tüm bağımlılıklarım, ihtiyaçlarım son bulmuştu. İstediğim, beklediğim bu muydu? Bilmiyordum. Yine boş verdim, elimdeki kitabı ilk sayfasından okumaya başladım, bir iskelete dönüşene kadar kitabı defalarca bitirdim…mirosyav shakirovhttp://www.blogger.com/profile/18082707492866982391noreply@blogger.com0